Arama

Hanedan'ın sırlar kapısı açıldı!

Osmanlı Dönemi’nde sarayın Mabeyn kilerinin üst kısmını oluşturan ve Hünkar Dairesi Kileri olarak kullanılan mekanlar günümüzde Hazine Sergi Salonları olarak karşımıza çıkıyor. Çağdaş müzecilik anlayışına göre yenilenen vitrinlerde, son altı Osmanlı padişahının hiçbir yerde görülmemiş eşyaları sergileniyor. Önümüzdeki günlerde ziyaretçilerine açılması planlanan I. ve II. Hazine Sergisi’ni Müze Araştırmacıları’ndan dinleyin...

Hanedan’ın sırlar kapısı açıldı!
Yayınlanma Tarihi: 27.1.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 27.01.2018 17:43

SON ALTI PADİŞAHIN GÖRÜLMEMİŞ EŞYALARI GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR

Dolmabahçe Sarayı Hazineleri, yeni sergileme düzeniyle ziyaretçileri ile buluşuyor. Çağdaş müzecilik anlayışına göre yenilenen vitrinler son altı padişahın hiçbir yerde görülmemiş TBMM Milli Saraylar envanterinde bulunan değerli eşyalarını gün yüzüne çıkarıyor. I. ve II. Hazine Sergisi'nde Osmanlı Dönemi'ndeki sarayın yemek, kahve, çay kültürünü ve padişahların yaşantılarından bazı kareler, diplomatik ilişkiler ile kutsal emanetlerden hazine eşyaları yer alıyor.

Sultan Abdülmecid'in yazı takımlarına, Sultan Abdülaziz'in çay takımlarına, Sultan II. Abdülhamid'in Türk kahvesine ve Sultan Mehmed Reşad'ın sigaraya olan düşkünlüğüne ilk kez görülen eşyalarıyla bu sergide tanık olacağız. Star'ın haberine göre, müze Araştırmacıları Dr. Ayça Özer Demirli, Ceylan Aydın, Üzeyir Karataş, Nurten Öztürk ve Demet Coşansel ile sergiye dair açıklamalarda bulundu. Daha önce kiler olarak kullanılan iki ayrı bölümde yer alan eserler önümüzdeki günlerde ziyaretçileri ile buluşmaya hazırlanıyor. Hazırlık aşaması yaklaşık bir buçuk yıl süren sergideki objelerin hepsinin ise bir hikayesi var…

Osmanlı Sarayı'ndaki sofra kültürünün tanıtıldığı bölümde eserlerin birçoğu Osmanlı hanedanı tarafından kullanılmış. Saray, sofra adabı ile ilgili adet ve gelenekleri tüm ayrıntıları ile anlatılan bölümü Araştırmacı Ceylan Aydın'dan dinliyoruz: Bu bölümde kahve, çay, kristal su takımları ve vazoları görebiliriz. Vitrinlerde Osmanlı hanedanları tarafından kullanılmış, sarayın çeşitli sofra kültürleri ile ilgili eserler yer alıyor. Sultan Abdülaziz turalı çay takımı, karlıklı sürahiler, kahve saklama kutuları, şeker kutuları, ispirto ocağı, kahve mangalı Osmanlı Sarayı'nda Kahve Kültürü bölümünde ziyaretçileri ile buluşuyor.

Sultan II'nci Mahmud Dönemi'nden itibaren kendi tuğrası ile Batı usulü ziyafet sofraları düzenlenmeye başlıyor. Sultan II'nci Mahmud'tan sonra Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan II'nci Abdülhamid de aynı geleneği sürdürmüşler. Kendi monogramları ve tuğralarıyla tabak takımları yaptırmışlar. Dantel motifli tabaklar da Sultan II'nci Abdülhamid'e ait. Tatlı vitrini bölümünde de bakara kristalinden şerbet kupaları, Sultan II'nci Abdülhamid tuğralı tatlı takımları ve bohem kristalinden aşure testileri mevcut.

ŞİFA KAYNAĞI KÂBE ÖRTÜLERİ

İslami manada mühim olan eserler de sergideki yerini alıyor. Bunların arasında zemzem sürahileri, buhurdan ve gülaptan alem, ibrik, havlu, yazılı tabak ve hepsinden de önemlisi olan örtüler yer alıyor. Araştırmacılar bu bölümü "Porselenden üretilen Çin üretimi 15'inci asır zemzem suyunu muhafaza etmek maksadıyla kullanılan ürünler var.

Kabe'nin yakınında Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'in topuklarını yere vurarak çıkan ve mukaddes sayılan su, bu sürahilerde sunulur. Her sene Sürre Alayı gittiği zaman oradan İstanbul'a getirilen suların yanında İstanbul'dan dokunmuş olan kumaşlar da gidiyor. Bir âdet üzerine Kâbe'nin örtüsü her yıl değişiyor. O yıl içerisinde kullanılmış olan örtü de gelen hacılara dağıtılıyor. Bunlardan İstanbul'a ulaşanların bir kısmı ise sarayda kullanılmış. Padişahların sandukalarının üzerine örtü olarak kullanılan bu kumaşları bugün de sergide görebilirsiniz" sözleriyle anlatıyor.

KILIÇ KUŞANMA MERASİMİ

Osmanlı padişahları için iktidarın timsali olarak görülen kılıç, adalet ve barışın temsilcisi olarak kutsal addedilmiştir. Araştırmacı Nurten Öztürk de bu bölümü şu sözlerle özetliyor: Vitrinde Sultan Reşad'a ait kılıçları görebilirsiniz. Kılıç Kuşanma da Osmanlı adetleri arasında önemli bir yere sahip. Bir padişah tahta çıktıktan sonra, ilk haftasında belirlenen bir günde Kılıç Kuşanma Merasimi yapılıyormuş. Sultan Reşad'a ait olan kılıçlar son derece süslü. Üzerinde ise sultanının tuğrası ile deniz çapası yer alıyor.

Aynı zamanda Halife Abdülmecid Efendi'ye ait av çiftesi, kime ait olduğu belli olmayan kabzasında ay-yıldız bulunan gümüş kakmalı bir silah da ve Sultan Reşad'ın hançeri de Kılıç Kuşanma Merasimi bölümünde görülebilir. Özellikle Sultan II'nci Aldülhamid Han ve Sultan Mehmed Reşad'ın sigara kültürü ile yakından bir alakası var. Padişahın şahsi eşyalarının yer aldığı bölümde kibrit kutuları, yarı değerli taşlardan yapılmış, genellikle Fransa üretimi sigaralıklar ve gümüş çakmak yer alıyor.

NİŞANLAR, MADALYALAR VE MÜHÜRLER…

Araştırmacı Üzeyir Karataş "Burada hanımlara mahsus ortası altın, etrafı yeşil ve kırmızı mine, diğer taşları ise elmas, yakut ve zümrüt olan Şefkat Nişanları var. Hemen yan tarafında ikili olan nişan Mecidi Nişanı'dır. Sultan Abdülmecit tarafından ihdas edilen nişan, bu yüzden Mecidi unvanı ile anılır. Hemen yanında Hanedan-ı Âli Osman Nişan'ının sadece kordonu bulunur. Yine aynı vitrinde iki Mecidi bir de Osmani Nişanı vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hep göğsünde gördüğümüz, Osmanlı'dan sonra da göğsünden hiç çıkarmadığı en çok sevdiği madalyalardan birisi, altın Liyakat Madalyasıdır. Alman İmparatoru II'nci Wilhelm'in Sultan Mehmet Reşad zamanındaki İstanbul'u ziyareti hatırası olmak için basılan hatıra parası da buradadır" diyor.

SULTAN ABDÜLMECİD'İN YAZI TAKIMI

Son dönemde Osmanlı saraylarında cam, porselen, abanoz, altın ve gümüşten yapılanlarının yanı sıra üzeri kıymetli taşlarla süslenmiş, sanat değeri olan hokka takımları da yer almıştır. Araştırmacı Üzeyir Karataş "19'uncu asırda Osmanlı Devleti'nin kendi teşkilatında gerçekleştirdiği bazı değişiklikler var. Bu durum yazı takımının kullanımında da olmuş. Eskiden hokka, divit veya devad takımı kullanılırken daha sonra Avrupai tarzda yazı takımlarının kullanımında da bir artış gözüküyor.

Bu bölümde de mavi renkli kıymetli taşlardan üretilen yazı takım, mürekkebe su katmak için kullanılan rıhtan, süngerlik, kamış kaleminin açılması için kullanılan makta, zarf açacağı ve kalem var. Sultan Mehmed Reşad'ın Rumeli seyahati esnasında Selanik'te meşhur Evrenoszade'ler tarafından takdim edilen bir yazı takımı da bu bölümde yer alıyor. Sultan Abdülmecid'e ait olan ahşap takımda sultanın tuğrasını görülebilir" diyor.

ÜÇLÜ İTTİFAK KUTUSU

Üçlü İttifak Kutusu, 1915 senesinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na tabi olarak, Macaristan'da yaşayan Sima Andreas isimli Sanayii Nefise Mektebi'nde çalışan bir sanatkâr tarafından hazırlanmıştır. Sultan Mehmed Reşad'a hediye edilen bu kutuda, M5(Mehmed Reşad), FJ1(Fransuva Joseph 1), V2(Wilhelm 2) işaretleri bulunur. Yani Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Alman imparatorlarının monogramlarıdır. Orta taraftaki çelenk dünya barışını temsil ederken, sol taraftaki büyük böcek de dünya barışını tehdit eden İngilizler başta olmak üzere İtilaf Devletleri'ni anlatır.

DİPLOMATİK HEDİYELER BÖLÜMÜ

Diplomatik hediyelerin çok az olduğuna değinen Araştırmacı Demet C. Karakullukçu "19'uncu yüzyılda Osmanlı Devleti ve yabancı devletler arasında prestij unsuru olarak, protokol hediyeleşmelerinin gerçekleştiğini görüyoruz. En çok yoğunluk kazanan ülkeler de Almanya, Fransa olmuştur. Kaiser Wilhelm özellikle Sultan II'nci Abdülhamid Han Dönemi'nde üç kez ülkemizi ziyaret etmiş. Bu siyasi tutumun bir göstergesi olarak da yanlarında genellikle porselenler, mücevherler, tekstil malzemeleri getiriyorlarmış.

Tabii biz de karşılık olarak onlara en çok tekstiller, Yıldız Çini Fabrika-İ Hümayunu üretimi porselenler veya mücevherler hediye etmişiz. Direkt padişahlara verilen diplomatik hediyelerin sayısı sarayda çok fazla değil. II'nci Wilhelm'in gelişinde Kraliyet Porselen Fabrikası üretimi vazolar hediye ediliyor. İtalya Devleti'nden gelen bir bronz at heykeli de bu vitrindeki yerini koruyor. Bunların hepsi de 19'uncu yüzyılın sonu ve ikinci yarısına tarihlendirilebilir" diyor.

SARAYIN KAHVECİBAŞILARI

Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine giren kahve kültürü, bu sergide de bizlerle buluşuyor. Bizde malzemesi yetişmediği halde Türk adıyla dünyaya tekrar tanıtılan kahveyi Araştırmacı Dr. Ayça Özer Demirli anlatıyor: Biz kahveyi pişirmesi ve sunumu ile Türk haline getirerek, tekrar sunuyoruz. Sarayda da kahve sunum törenleri yapılmış. Çok önemli olduğu düşünülen törenlerde Kahvecibaşı isimli bir unvan da tahsis edilmiş. Harem ve Selamlık'ta iki ayrı tören söz konusu.

Harem'deki törende üç genç kız, stil puşidesi örtüsüyle kaplı tepside, zarflı fincanlar ile sunum yapıyormuş. Bu sunum kimlere yapılmıyor ki… Alman İmparatoru geldiğinde, Harem'de eşine Valide Sultan böyle bir sunum yaptırıyormuş. Selamlık'ta ise bu sunumu erkekler yapıyor. Padişahlar arasında en çok kahveyi sevenlerden biri de Sultan Abdülaziz. Kendisine iki kahve fincanında sunum yapılıyormuş.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN