Arama

Kerkük’ün gizli hazinesi

Göçebe Türkler, savaş ve yönetim kabiliyetleri sayesinde Abbasiler döneminden itibaren Irak toprakları üzerinde Araplarla kaynaşarak yönetimde söz sahibi oldu. Malazgirt öncesinde Kuzey Irak tamamen Türkleşti. Osmanlı döneminde ise Türk varlığı bu topraklarda pekişti. Buradaki Türk varlığı hakkında bilimsel bir dayanak oluşturmak ve tarihsel bir kesit sunmak amacıyla Kerkük bölgesinin Osmanlı Devleti tarafından yapılan mufassal tahririne ait “111 numaralı Kerkük Livâsı Mufassal Tahrir Defteri” yayınlandı.

Kerkük’ün gizli hazinesi
Yayınlanma Tarihi: 31.10.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 31.10.2017 10:54

Orta Asya'dan çıkan Türkler, önce Kafkasya'ya oradan da Mezopotamya ve Anadolu'ya yayıldı. Askeri alanda becerileri ile ünlenerek Irak'a yerleşen Türkler, zaman içinde ticaret başta olmak üzere sanayi, ziraat ve siyaset gibi alanlarda da faaliyet göstermeye başladı. Çalışkanlıkları ve dürüstlükleriyle de öne çıkan Türkler, orduda önemli görevlere geldi. Türkler birbirini takip eden dalgalar şeklinde Irak'a girip Abbasiler'in yönetiminde Araplarla kaynaştı.

IRAK'TA TEK BİR TÜRKMEN ETNİK GRUBU OLUŞTU

İslamiyet'in ilk yıllarında ikişer bin kişilik gruplar halinde Irak'a getirilen savaşçı Türkler burada kendilerine yeni hayat kurdu. Türklerin yoğun olarak bölgeye gelişi sonraki yıllarda arttı. Zira Türkler, Büyük Selçuklular (1055-1157) döneminden itibaren Irak Selçukluları (1118-1194) ve onları takiben Atabeylikler, İlhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler dönemlerinde yoğun olarak Irak bölgesine yerleşti. Son olarak da Osmanlı İmparatorluğu döneminde bölgedeki hükümranlıklarını perçinledi. Emevilerin idaresindeki Bağdat'a 1638 yılında sefer düzenleyen 4. Murat, kentin önemli noktalarına Osmanlı'ya yakın olan Türkler'i yerleştirdi. Böylece yeni gelen Türkler ve eskiden burada olan Türkler kaynaşınca Irak'ta tek bir Türkmen etnik grubu oluştuğu görülüyor.

Prof. Dr. Suphi Saatçi'ye göre Türklerin Irak'a ilk gelişine müteakiben en yoğun yerleşme dönemi Malazgirt zaferinden 14 yıl öncesine dayanıyor. Tuğrul Bey'in 1055 yılında ordularıyla birlikte halifenin isteği üzerine Irak'a girişi ve Bağdat'ta ahırda hapse kapatılan halifeyi kurtarıp tahtına oturtmasıyla birlikte bölgede yoğun Türk artışı başlıyor. Türklere olan sevgi ve güvenin en yüksek noktaya çıktığı bu dönemde, yoğun biçimde Kuzey Irak bölgesine yerleştiklerini belirten Saatçi, halife Mutasım'ın annesinin Türk olmasına dikkat çekerek, Türklere çok düşkün olmasından dolayı bütün saray muhafızlarının da Türklerden oluştuğunu söylüyor.

İKİ KİLİT ÖZELLİK

Malazgirt Zaferi öncesi, yani Anadolu Türkleşmeden önce Kuzey Irak bir Türk yurdu haline geliyor. Bölgenin coğrafi bakımdan Anadolu'nun doğal bir uzantısı olması ve aynı zamanda sosyal yönden de Anadolu kültürünü yansıtması Türklerin buraya yerleşmelerinde belirleyici oluyor. Türkiye'deki en önemli mimarlardan ve aynı zamanda Irak Türkmenleri konusunda uzmanlaşmış tarihçilerden Kerküklü Prof. Dr. Suphi Saatçi'ye göre, Türklerin savaşçılıktan sonra en önemli özelliği yöneticilik yetenekleri… Prof. Dr. Saatçi bunu şöyle açıklıyor,

"Başarılı devletler kurmamızın altında yatan sebeplerden en önemlisi savaşçılıkta olan yeteneklerinin yanı sıra Türklerin genlerindeki yöneticilik özelliği"

OĞUZ BOYU, BAYATLAR

Kuzey Irak ve civar bölgelerin Türkleşmesinde Oğuz boylarının ve Halep Türkmenlerinin çok önemli rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Saatçi, "Oğuz boylarının girdiği dönemde Kuzey Suriye'nin Şam'a kadar olan bölgesinin Türkleşmesinde Halep Türkmenleri çok önemli bir rol oynadı. Buraya gelen Türkler Horasan'dan Orta Asya bölgesinden geldi. Selçuklular 'da İran üzerinden geçerek geldi" diyor. Oğuz boylarının orduları içinde bütün Oğuz boylarının olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Saatçi şunları ekliyor; "En yoğun kesim Bayatlar. Bayat boyu Irak'ta en yaygın oğuz boylarından biri. Oğuz boylarında ikinci sırada yer alır. Oğuz boylarının Kayı boyu ikinci derecede bayat boyuna sıra gelir. Bayat boyu bazı Arap bölgelerinde El Bayati diye geçer. Türk'tür ve bunun farkında değillerdir. Araplaşıp asimile olmuşlardır. Bayat köylerine örnek, Tuzhurmatu. Tamamı öz Bayat boyudur. Bayat boyu dışında Aydiller, Amirliler var."

IRAK TÜRKLERİ VE HAÇLI SEFERLERİ

Irak Türkmenlerinin 2. Kılıçarslan döneminde Haçlı Seferlerine büyük destek verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Saatçi, "Irak'ta 1230'lu yıllarda Türk gücü kuvvetli. 2. Kılıçarslan askerleriyle yarım milyon haçlıyı Anadolu'ya gömmüştür. Dünya askerlik tarihinin mucizelerinden biridir. Bu olayda Türkmenlerin büyük faydası olmuştur.

PROF. DR. SUPHİ SAATÇİ

Prof. Dr. Suphi Saatçi, 1940 yılında Kerkük'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kerkük'te, üniversite eğitimini İstanbul'da tamamladı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi) Yüksek Mimarlık Bölümü'nden 1974'te mezun oldu. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda tarihi çevre koruma uzmanı olarak danışmanlık yaptı. Kerkük Kenti ve Ev Mimarisi konulu doktora tezini, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Ana Bilim Dalı'nda tamamladı. Saatçi, 1994'te doçent unvanını aldı ve Mimar Sinan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Mimari Restorasyon Bölümü öğretim üyesi oldu. Bölüm başkanlığı, Mimar Sinan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. Ardından 2002'de profesörlüğe atandı. Şu anda Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Saatçi, Kerkük ve bölgesi hakkında mimari çalışmalarına ek olarak bölge hakkında siyasi ve kültürel açılardan da araştırma yapmakta, yazılar kaleme almaktadır. Saatçi'nin çeşitli yayınevlerinden yayımlanmış 14 kitabı bulunuyor.

MUFASSAL TAHRİRİNE AİT DEFTER YAYINLANDI

Müslümanların Irak'ı fethinden hemen sonra, Arabistan'ın Necid bölgesinden Irak'a göçen Arap kabilelerinin yanında Bağdat, Basra, Dakuk ve Samarra'ya Horasan civarından getirilen Türk askerlerinin yerleştirildiği bilinir. Emevi Halifesi Muaviye zamanında başlayan bu faaliyet Abbasiler zamanında da artarak devam eder. Irak, Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in 1055 tarihinde Bağdat'a gelmesinden itibaren kısa süren Moğol istilası hariç, I. Dünya Savaşı sonuna kadar değişik Türk devletlerinin hâkimiyetinde kalmıştır.

Bölgenin Türk hâkimiyetinden çıkmasının üzerinden daha bir yüzyıl bile geçmeden, yaklaşık 14 yüzyıldır bu bölgeyi yurt tutmuş olan bir milletin varlığını hiçe sayma girişimleri, bunun önüne geçme zaruretini ortaya çıkardı. Buradaki Türk varlığı hakkında bilimsel bir dayanak oluşturmak ve tarihsel bir kesit sunmak amacıyla Kerkük-Dakuk bölgesinin Osmanlı Devleti tarafından yapılan mufassal tahririne ait defter yayınlandı.

Bağdat ve Basra ile birlikte Kerkük bölgesi 1534 yılında başlayan Irakeyn Seferi ile kesin olarak Osmanlı Devleti topraklarına katıldı. Fetihten sonra bölgenin 1560 (Hicrî 968) tarihine kadar 2 defa tahriri yapıldı. Bu tarihten sonra tahrir çalışması yapılmayan bölgedeki değişiklikler son tahrir sonuçlarını içeren defterlere not edildi. Kerkük bölgesine ait 8 tahrir defterinin 4 tanesi Osmanlı Arşivi'nde 4 tanesi Tapu ve Kadastro Kuyud-ı Kadime Arşivi'nde bulunur.

Bu defterlerden başka Bulgaristan Arşivi, Oryantal Arşiv Koleksiyonu'nda bölgeye ait 2 timar defteri var. Bölge hakkındaki en geniş ve ayrıntılı bilgileri ihtiva eden ise Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'ndeki 111 numaralı Mufassal Tahrir Defteri'dir.

Mufassal Tahrir Defterleri sancak esas alınarak hazırlanırdı. Sancakta bulunan yerleşim birimleri, burada yaşayan yetişkin erkek nüfus, vergi rejimine dâhil olan yeraltı ve yerüstü kaynakları, vakıflar ve özel şahısların tasarrufunda bulunan mülkler bu defterlere kaydedilirdi.

Yayına hazırlanan Kerkük Livâsı Mufassal Tahrir Defteri'nin en büyük özelliği, diğer tahrir defterlerinden farklı olarak müslüman ahalinin içerisinde bulunan azınlık konumundaki başka bir etnik topluluğa dahil Müslümanların etnik kimliğini ve bağlı bulunduğu aşireti belirtmesidir.

111 NUMARALI KERKÜK LİVASI MUFASSAL TAHRİR DEFTERİ

Dakuk Nahiyesi: Tauk, Tavuk ve Dakuk şekillerinde söylenen bu yerleşim biriminde, bu tarihte Müslüman 249 hane ve 102 mücerred bulunmaktadır. Ayrıca derviş hanesi, 7 hane ve 3 mücerred Şeyh Şah-Kulu veled-i Şeyh Hancı'nın evladı yazılmıştır. Gayrimüslim vergi hanesi 18 hane ve 4 mücerredden ibarettir. Dakuk merkezde toplam 278 hane, 109 mücerred bulunmaktadır. Bunların içerisinde 1 imam ve hatib, 1 müezzin, 3 bevvab, 2 hallaç, 1 ayakkabıcı (keşf-duz), 5 terzi, 1 çırpıcı (kassar), 3 kör, 1 meşaldar, 1 marangoz (neccar), 1 kazancı, 2 bıçakcı, 1 derviş ve 1 demirci (haddad) kaydedilmiştir. Ayrıca şehir merkezinde 2 arap ve 3 kürt vardır.

TÜRKÇE İSİMLER

Üzüm, buğday, arpa, pamuk kozası, susam, bakla, soğan, sebze ve darı yetiştirilmektedir. Zikredilen ürünlerle birlikte set-tagar, büyük ve küçük baş hayvanlar, bahçe, tamga, bevvabi, bağ, değirmen, kirahe (su, yolculuk), hallaç, ispençe, dokumacı (hayyak), kovan, kışlak, badhava, arus ve hanelerden malikanesiyle birlikte 114.256 akçe ve vergi alınmaktadır. Nefs-i Dakuk Hicri 27 Şaban39 (11 Nisan 1629)'da Vezir-i Azam Hüsrev Paşa'ya temlik edilmiştir. Dakuk Irak'ta Türklerin Bağdat ve Samarra ile birlikte yerleştikleri yerlerden biridir. Bu yerleşim biriminde reaya isimlerinin çoğunluğu Türkçe isimler oluşturmaktadır. Burada yaşayan ahali gayrimüslimlerin dışında Türklerden oluşmaktadır.

IRAK NÜFUSUNUN YÜZDE 10'U TÜRKMEN

Irak'ta Kraliyet döneminde, 1957'de konuşulan diller üzerine yapılan sayımda, Irak Hükümeti Türkçe konuşanların sayısını 500 bin olarak açıklamıştı. Bu bilgilere göre Prof. Dr. Saatçi şöyle diyor: "Irak'ta 1958 yılında cumhuriyet ilan edildi. Darbe oldu, askeri Cunta Türkmenlere dedi ki 'Kraliyet sizin hakkınızı yemiş yanlış bilgi vermişler. Türkmenlerin sayısı 570 bin' O zaman Irak'ın nüfusu 6 milyon, yüzde 10'a tekabül ediyor. Bugün Irak 30 milyonsa Türkmenler 'in 3 milyon olması gerekiyor."

ERBİL'İN ALTIN ÇAĞI

Atabeylikler döneminde Erbil'in bir Türk yurdu olduğunu ve Erbil Hükümdarı Selçuklu Atabeyi Sultan Muzaffereddin Gökbürü zamanında kentin altın çağını yaşadığını belirten Prof. Dr. Suphi Saatçi, Irak Türk'ünün çatısı mükemmel bir şekilde o dönemde, 1200'lü yıllarda kurulduğini ifade etti. Prof. Dr. Saatçi, Kanuni Sultan Süleyman'ın Irak seferini ve şehre gelişini şöyle anlatıyor:

"Sultan Süleyman, Hanefi mezhebinin kurucusu İmamı Azam Ebu Hanife'nin kabrini buldurup çinilerle süslenmiş bir türbe ile cami yaptırdı. Daha sonra İmam Musa Kazım'ın ve diğer İslâm büyüklerinin türbelerini ziyaret ederek, hem Sünniler, hemde Şiiler'in büyük beğenisi kazandı. Hatta Bayat Türk boyundan olan şair Fuzuli, ünlü Bağdat kasidesin, Kanuni'ye sunarak cihan padişahının Bağdat'a gelişini ölümsüzleştirdi. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman Bağdat'ı aldıktan sonra Irak'a ait bazı düzenlemeler yaptı. Arazi tahriri, zeamet ve tımar teşkilatı yapıldı. Bağdat'ta olduğu süre içinde birçok evliya türbesi ve önemli binaların onarımını yapan padişah Halep üzerinden 1536'da İstanbul'a döndü."

OSMANLI İLGİLENDİ

Osmanlı, kendi döneminde Irak Türkmenlerinin yaşadığı bölgeye oldukça önem vermiş ve Bağdat'ı da önemli gördükleri için hep ellerinde tutmuş. Güneye indiğimizde karşımıza çıkan Sahra'da aynı şekilde. Arabistan özelliklerini taşımasına rağmen Kuzey Irak'ın yani tamamen Anadolu'nun doğal bir uzantısı olması, Osmanlı'nın bu bölgeye ne kadar önem verdiğinin göstergelerinden.

Şu anda Irak'ta Türkmenler devletin üst düzey görevlerine getirilmiyor, memurlar işlerinden oluyor ya da sürülüyor. Ancak görüyoruz ki, Türkmenler Osmanlı döneminde devlet işlerinde memur olarak çalışıyor, üst düzey görevlere getiriliyordu. Prof. Dr. Saatçi, bu konuyla ilgili şunları belirtiyor,

"Osmanlı, en çok Türkmenler okuduğu için onları istihdam etmiştir. Osmanlı arşivlerinde "sicil-i ahval" vardır. Tanzimat döneminde Osmanlı bütçesinden maaş alan bütün memurlar orada yazar. 92 bin memurun sicili var. Erbil, Kerkük, Musul ve Bağdat'ta devlet memuriyeti yapan memurların ayrıntılı bilgileri yazar. Türkmenler en ileri düzeyde memur olmuşlardır." (Milliyet-Bünyamin Aygün)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN