Arama

Bakışın içindeki muazzam gizem nazar

Kimi zaman hayatımızda güzel şeyler olur. Yeni bir şey alırız veya nur topu gibi bir bebek hayatımıza dâhil olur ya da sebebi yokken bile o gün bize güzel gelir. Bu anları paylaştığımız insanlar da olur yanımızda. Biraz zaman geçer, kara bulutlar güzel günün üstünü örtmeye başlar. Aniden güzel geçen günde ağlarız ya da aldığımız eşya kırılır/ kaybolur ve en kötüsü nur topu gibi miniğimizde değişimler olur. Bunun tek sebebi vardır bizim için. Bize nazar değmiştir.

Bakışın içindeki muazzam gizem nazar
Yayınlanma Tarihi: 1.8.2019 19:48:48 Güncelleme Tarihi: 01.08.2019 19:48

Halk arasında bakışlarında zararlı güç bulunduğuna inanılan kötü niyetli kişilerin bu özellikleriyle, canlı ya da cansız varlıklar üzerinde olumsuz bir etki bırakması nazar olarak açıklanır. Eski dönemlerden günümüze her toplumda yaygın olarak görülen nazar inancı, ülkemizde de günlük hayatın içinde varlığını devam ettiriyor.

NAZAR NE ZAMANDIR İNSANLIĞIN DİLİNDE

Nazar kavramının insanlık için Neolitik çağlara kadar gittiği görülüyor. Girit'te, Aşağı Mısır'da, Malta'da, Kuzey Fransa'da ve Britanya'da Bronz çağına ait, balta şeklinde yapılmış nazarlıklar (amuletler) bulundu. Araştırmalar sonucunda, eski dönemlerden itibaren Batı'da ve Doğu'da büyünün ve nazarın kötü etkilerine inanma ve bunlara karşı tedbirler alma bilgisinin köklü olduğu görülüyor. Aynı şekilde uğursuz gözlerden gelen fenalığı ortadan kaldırmak için Mısırlılar, Fenikeliler, Yunanlılar ve Romalılar tarafından el şeklindeki muskaların kullanıldığı tespit edilmiş.

NAZAR RİTÜELLERİ DİNİMİZDE HARAM

Geçmişten günümüze varlığını sürdüren bu inanış, ülkemizin hemen her köşesinde günlük hayatın içerisinde ve bütün etkinliğiyle varlığını devam ettiriyor. Bugün halk arasında, nazara karşı mavi boncuk, delikli taş, nal, yumurta kabuğu gibi çeşitli nazarlıklar kullanma, hocaya muska yazdırma, kurşun dökme vb. çeşitli pratikler yapılmakta. Ancak bu tür uygulamalar, bâtıl inançlar arasında yer alması dolayısıyla dinimizce haram kılınmış. Hz. Muhammed'in "Nazar'dan Allah'a sığınınız. Çünkü göz (değmesi) gerçektir." hadisinden de anlaşılacağı üzere İslâm dininde nazarın varlığı kabul edilmiştir, fakat nazardan korunmak için nazar boncuğu ya da muska taşımak vb. pratikler uygulamak yasaktır.

NEDEN VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR?

İslâm dininin büyü, fal, boncuk, muska gibi şeyleri yasaklamasına karşılık Kur'an'ın ve herhangi bir bölümünün nazardan, hatta diğer bazı kötülüklerden korunmak amacıyla kullanılmasının çeşitli nedenleri vardır. Bunları sırasıyla; Kur'an'ın, Allah buyruğu olarak, doğaüstü kudretin sözü (kelâmı) olarak kabul edilmesi; kendilerini hem dinin hem de büyünün etkisinden kurtaramayan kişilerin, büyüyü dinî inançlarla karıştırarak kullanmaları; bu inanış gereği Müslüman, Hıristiyan ya da Yahudi toplumlarında, büyücülükle uğraşan insanların Kur'an, İncil ve Tevrat gibi kutsal kitapların sözlerini, Allah, melek, peygamber vb. adları büyü sırasında kullanmakta herhangi bir sakınca görmemeleri; bu işten maddî kazanç sağlayanların bu tür inançları desteklemeleri şeklinde olmak üzere dört grupta toplayabiliriz.

Ayrıca kökeni ilkel dönemlere uzanan eski inanışlardan bazıları, şekil değiştirerek yeni din içerisinde varlığını devam ettirip, kişilerin günlük yaşamını ve davranışlarını etkisi altına alıyor.

KÖTÜ ENERJİYE NEDEN NAZAR DEMİŞİZ

Türkçede "bakış" anlamına gelen Arapça kökenli nazar kelimesi, bakışlarında zararlı güç bulunan bazı insanların bu özellikleriyle bir kişiye, bir hayvana ya da bir nesneye bakmakla canlı üzerinde hastalık, sakatlık, hatta ölüm; nesne üzerinde, kırılma, arızalanma gibi olumsuz bir etkinin meydana gelmesi şeklinde açıklanıyor.

Eskilerin "isabet-i ayn" adını verdikleri nazar inancı, bugün "nazar değmek, nazara gelmek, nazara uğramak, göze gelmek, göze uğramak, göz değmek, kem göz" gibi deyimlerle ifade ediliyor.

KİMLERE NAZAR DEĞER?

Nazarın, sağlıklı ve gürbüz çocuklara; güzellikleri ve hünerleriyle dikkati çekenlere; akıllı, zeki olup derslerini başarıyla veren öğrencilere; mesleğinde başarılı olanlara; yeni ev, araba alanlara; kısmeti açık olanlara; mutlu çiftlere vb. kişilere ayrıca iyi ürün veren tarla, bağ ya da bahçeye; güzel görünümlü, hoş kokulu bitki ve çiçeklere; iyi süt veren ineklere; herkes tarafından beğenilen bir ev eşyasına vb. varlıklara daha çok değdiğine inanılıyor.

Bu tür özelliklere sahip canlı ya da cansız varlıklara karşı, herhangi bir kimsenin kıskançlık dolu gözlerle bakması, nazarın meydana gelmesine neden olur. Nazarı değen kişiler, söz konusu özellikler kendilerinde bulunmadığı için kıskançlık duygusuna kapılırlar. Bu bakımdan halk arasında, değerli varlıklarını ellerinden alacak tehlikeli kuvvetin, kötü niyetli kişilerin bakışlarından geleceği inancı oluşur. Öte yandan nazar, kıskançlık gibi kötü duygulardan gelebileceği gibi kişinin yakınlarına duyduğu aşırı sevgiden de kaynaklanabilir. Bu tür nazardan en çok çocukların etkilendiğine inanıldığı için, anne ve babaların çocuklarına karşı aşırı sevgi göstermeleri ya da düşkünlükleri pek hoş karşılanmaz. Bu inanış gereği halk arasında "İnsana sevdiğinin nazarı daha çok değer" sözü yaygın olarak kullanılır.

HALKIN HAYATINDA NAZAR

Nazarın halk hayatındaki yerini belirlemek için, nazara inanan kaynak kişilerin anlatılarından birkaç örnek vermek yararlı olacak.

I. "Yeni ev alan komşumuza hayırlı olsun ziyaretinde bulunduğumuz bir sırada Zeynep Abla, ev sahibine duyurmadan 'İnsanlarda ne şans var.' dedi. Saatinde evin üç pencere camı çatlayıp kırıldı."

II. "Bizim 15 tane ineğimiz vardı. İçlerinden birisi çok güzel ve büyüktü, çok fazla da süt veriyordu. Kaynanamın eniştesi bu ineği gördüğünde 'Bu ne güzel inek' deyip yemesi için ineğin önüne armut döktü. İneğimiz armutları yerken içlerinden birisi boğazında kaldı ve oracıkta öldü. İneğimize eniştenin nazarı değdi."

V. "Babamın teyzesinin bahçesinde çok güzel ve çok meyve veren bir kayısı ağacı vardı. Bir gün komşu kadınlardan birisi, teyzemi ziyaret etmiş ve bu ağaca uzun uzun bakmış. Teyzemler, ertesi sabah ağacı ikiye ayrılmış bir şekilde bulmuşlar."

VI. "Yeni aldığım çay fincanı, daha ilk kullanışımda kırıldı. Bu durum, o an odamda bulunan bir arkadaşımın nazarı sonucu meydana geldi. Çünkü kendisinin, fincanıma hayran hayran baktığını gördüm."

KIRSAL KESİM NAZARA DAHA ÇOK İNANIYOR

Nazarla ilgili anlatıların sayısını arttırmak mümkün... Bu anlatılar göz önünde bulundurulduğunda; nazarın genellikle kırsal çevrelerde ve yoksul insanlar arasında yaygın olduğu görülüyor. Bu insanlar arasında çok değer taşıyan at, inek, ev, bahçe gibi unsurları ya da çok sevdiği çocuklarını kaybetme korkusu, sürekli bir tedirginlik yaratmakta ve kötü gözlü kişilerin bakışlarına karşı önlemler almaya sevk ediyor. Öte yandan öğrenim durumu yüksek olup da ekonomik açıdan daha iyi şartlara sahip kişiler arasında da, yoksul kesim kadar olmasa da, nazar inancının bulunduğu dikkati çekiyor.

NAZAR KADINLAR ARASINDA DAHA ÖNEMLİ

İncelemelerimizden yola çıkarak nazara en çok kadınların inandığını, bunu erkeklerin ve gençlerin takip ettiğini söyleyebiliriz. Kadınların da özellikle ekonomik, sosyal ve kültürel yönden alt seviyede olanları ile yaşlı kesimi arasında nazarın yaygın olduğu görülüyor.

Bu insanlar, felâketlerle, hastalıklarla, herhangi acı bir olayla karşılaştıklarında yoksulluktan kaynaklanan çaresizlik nedeniyle nazara ve nazarla ilgili büyüsel işlemlere sarılıyorlar.

NAZAR HEM GÖZLE HEM SÖZLE OLUR

Edinilen bilgilere göre; nazar, gözle ya da sözle olmak üzere iki şekilde ortaya çıkıyor.

Gözle nazar, kişinin karşısındaki canlı ya da cansız herhangi bir varlığa kem gözle bakmasıyla meydana gelir.

Sözle nazarda ise kişinin beğenisini ya da imrenmesini sözle ifade etmesi gerekir. Nazarın gözle mi yoksa sözle mi meydana geldiği, ancak kişinin dikkatli bakışı veya hayranlık dolu sözleri tespit edilebildiğinde anlaşılır.

HALK ARASINDA KİMLER NAZAR DEĞDİRİR?

Halk arasında özellikle mavi gözlü ya da gök gözlü insanların nazar gücünün daha kuvvetli olduğuna inanılır. Ancak yeşil gözlü veya çakır gözlü kişilerin nazarının değdiği de söylenir.

Bunların yanı sıra Şanlıurfa'da uzun çeneli insanların; Mardin'de kısa boyluların da nazarı yaygındır. Kendisinde nazar gücü bulunanların; kötü niyetli, açgözlü, kıskanç, görünümü saf ancak içi kötü, gözü başkalarında olan kişiler olduğu belirtilir.

NAZARA KARŞI YAPILAN RİTÜELLER

Nazar için halk arasında alınan önlemler kadar, nazar değdikten sonra da yapılacak ritüeller var.

NAZAR DEĞMEDEN ÖNCE YAPILAN UYGULAMALAR

Nazar muskası

Küçük çocukları ya da yetişkinleri nazardan korumak için alınan tedbirlerden birisi; hocaya ya da bir din adamına "nazar muskası" hazırlatmaktı. Kur'an'ın bir veya birkaç suresi yahut çeşitli duaların bir kâğıda yazıldıktan sonra bunun üçgen şekline getirilip yedi kat muşambaya sarılmasıyla yapılan muska, bir bez kılıf içerisinde omuzda, boyunda ya da koyunda taşınır. Diğer taraftan muskayı hazırlayan hocaya emeğinin karşılığı olarak kişinin ekonomik durumuna göre bir miktar para ya da buğday, arpa, un gibi yiyecek türünden hediye vermek de âdettir.

Maşallah

Halk arasında herhangi bir özelliğiyle göze batan bir kişinin, bitkinin, çiçeğin, hayvanın kısacası canlı ya da cansız varlıkların hayranlıkla övülmesinin ardından, nazar değme olayının meydana gelmemesi için, "maşallah", "nazar değmez inşallah" gibi sözlerin söylenmesi istenir.

Bunun sözle ifade edilmesinin yanı sıra bazı kişilerin, maşallah yazılı altın veya gümüş takıları, çocuklarının omuzuna iliştirdikleri, boyunlarına ya da bileklerine taktıkları görülür. Hatta yeni iş yeri açanlar, ev alanlar, yeni evli çiftler, nazardan korunmak için, maşallah yazılı bir levhayı, resmi ya da bir süs eşyasını gelenlerin rahatlıkla görebileceği bir yere asarlar. Geçimlerini kamyon, minibüs şoförlüğü yaparak sağlayan bazı kişilerin de araçlarının arkasında, camlarında nazar sonucu gelebilecek herhangi bir kazaya uğramamak için maşallah levhasına ya da yazısına rastlamak mümkündür.

Nazarlık

Nazarlık, nazarı uzaklaştırdığına ve etkisiz kıldığına inanılan mavi boncuk, yedi delikli boncuk, kendiliğinden delinmiş taş, sarımsak, kartal pençesi, hurma çekirdeği, yumurta kabuğu, kurban gözü, geyik boynuzu, çörek otu, kuru karanfil, üzerlik vb. nesnelere verilen genel addır. Bunlardan bir kısmı üstte taşınır bir kısmı hayvanlara bağlanır, bazısı da evlere veya bağ-bahçeye, tarlaya asılır.

Nazar Boncuğu

Halk arasında kıskançlık dolu ya da kötü niyetli bir bakışın etkisini ortadan kaldırmak için yaygın olarak "nazar boncuğu"nun kullanıldığı görülür. Mavi renkli olup üzerinde göz resimleri ya da çeşitli göz şekilleri bulunan bu boncuk, çocukların kundağına, omuzuna, yastığına iliştirilir; büyüklerin de isteğe bağlı olarak boyunlarına, bileklerine hatta yüzük şeklinde olmak üzere parmaklarına ya da kıyafetlerinin görünecek bir yerine takılabilir. Nazar boncuğu sadece kişilere değil evlerin girişine; otomobil, kamyon, otobüs gibi taşıtlara; hayvanların boyunlarına, boynuzlarına, alınlarına ya da barınaklarına; bitki ve çiçeklere hatta iyi mahsul veren bağ-bahçenin bir köşesine de asılabilir. Nazar değmesi durumunda nazar boncuğunun kem gözleri üzerine çekerek çatladığına inanılır.

Eski Türklerde boncuk

Nazara karşı mavi boncuk kullanma, Türklerin eskiden beri uyguladıkları bir yöntemdi. Boncuk kelimesi, Kaşgarlı Mahmud tarafından Doğu Türkçesinde "monçuk" şeklinde tespit edilerek "atın boynuna takılan değerli taş, arslan tırnağı, muska gibi şeyler" olarak açıklanır. Yine aynı yerde "monçuk" kelimesi "boncuk, süs için boyuna takılan değerli taşlar" şeklinde anlamlandırılmıştı. Eski Türkler "boncuk-moncuk" adını verdikleri değerli ve tılsımlı taşı, kişinin veya atın boynuna, hatta sancağın tepesine takarak kötü ruhlardan ya da kötü gözlerden korunmak istemişlerdir.

NEDEN BONCUK MAVİDİR

Koruyucu boncuğun mavi olması; Türkler arasında mavi gözlü kişilere çok seyrek rastlanması ve mavi gözlerin olağanüstü güce sahip olduğuna inanılmasıyla ilgilidir. Bu inanış gereği özellikle çocuklarını, mavi gözlü kişilerden saklama gereği duymuşlardır.

El şekli

Halk arasında madenden yapılmış el şeklindeki nesneler de nazarlık olarak kullanılıyor.

Mersin ilinde evlerin hemen girişine, üzerine insan gözü çizilen ya da mavi göz boncuğu yapıştırılan, bakırdan yapılmış bir elin asıldığı görülür.

Beş parmağı açılmış el resminin nazara karşı bir korunma aracı olarak kullanılması, dünyanın çeşitli yerlerinde görülen yaygın bir gelenek... Ülkemizin birçok köşesinde de köy evlerinin duvarlarında el resimlerine rastlanıyor. Bununla "elemtere fiş, kem gözlere şiş", "beş parmağım gözüne" sözleriyle de anlam kazandığı üzere, kötülük getirmesi ihtimali olan gözleri, oyma tehdidi ile korkutmak ve eli, nazara uğrayacak kişi ile zarar verecek kişinin bakışı arasına koyarak bir engel oluşturmak istenmiş.

Nal

Tokat'ın köylerinde nazarlık olarak at ve eşek nalı sıkça kullanılır. Nalın bulunmadığı durumlarda nal şeklindeki madenlerden ya da üzerine mavi boncuk yapıştırılmış plastik nallardan yararlanılır. Bunlar genellikle evlere, arabalara asılır. Asıl eşek veya at nalları da birkaç boncukla beraber hayvanların boyunlarına takılır.

Adana, Mersin, Hatay, Şanlıurfa ve Gaziantep illerinde de evlere at nalının asıldığı görülür.

Nazarlık olarak kullanılan nal, şekil bakımından kimi zaman kaşlarla beraber bir göze benzetilir. Dolayısıyla kem gözlerin bakışını kendi üzerine çekerek nazarı önlediğine inanılır.

Kaplumbağa kabuğu

Gaziantep, Kahramanmaraş, Elazığ ve Mersin'de evlerin bahçesinde herkesin görebileceği bir yere kaplumbağa kabuğu asılır.

Hayvan kafatası

Mersin, Hatay ve Diyarbakır'da mahsulleri nazardan korumak için bağ-bahçe ya da tarlanın içine bir sırık üzerinde at, eşek, koyun, inek, köpek gibi hayvanlardan birinin kafatası dikilir. Elazığ'da ekinler için bir hayvan kafatası ya da bunun yerine insan kılığındaki bir korkuluğun kullanıldığı görülür. Osmaniye'de ise tarlanın içinde kafatasıyla beraber bir de dikenli çalı asılır.

Koç boynuzu

Mersin'de evlerin kapısına nazara karşı koç boynuzu asılır. Koç boynuzunun sivri uçları, tehlikeli bakışlara karşı koyması bakımından önem taşır.

Çan

Diyarbakır'da hayvanları nazardan korumak için boyunlarına çan bağlanır. Boyuna asılan çan, ses çıkardıkça dikkati kendi üzerine çekecek ve bu yolla hayvanı kötü bakışlardan koruyacaktır.

Delikli taş

Mersin'de ortası delik bir taş bulunup boyuna asılırsa, o kişiye nazar değmez; bu taş eve asıldığında hem o evde yaşayanlar hem de ev nazardan korunmuş olur (K.18, K.20). Gaziantep ve Kahramanmaraş'ta da özellikle yeni evlerin önüne kendiliğinden delinmiş taşlar asılır

Cıva

Hatay'da bazı kişiler nazardan korunmak için yanlarında cıva taşır. Nazar değmesi durumunda civanın karardığına ve bu yolla kişiyi nazardan koruduğuna inanılır.

Şap (Seğe)

Adana, Mersin ve Hatay'da, şap bir beze sarılarak üstte taşınır ya da evin bir köşesine asılır. Şap kötü niyetli bakışlara maruz kaldıkça kendiliğinden erir.

Yumurta kabuğu

Yumurta kabuğu, özellikle çiçekleri ve bitkileri nazardan korur.

Adana, Mersin, Hatay ve Mardin'de bir yumurtanın içi boşaltılıp kabuğu çiçeklerin ya da bitkilerin dalına asılır. Bazen bu kabuğun yanına mavi boncukların bağlandığı da olur.

NAZAR DEĞDİKTEN SONRA YAPILAN UYGULAMALAR

Kurşun dökme

Nazara karşı kurşun dökme, halk arasında yaygın olarak uygulanan bir gelenek. Bu işi her köyde ocak adı verilen ve hastalığı (burada nazarı) tedavi etme gücüne sahip kişiler yapar. Ocak, anadan kıza "el vermek" suretiyle aktarılabilir.

Kurşun dökme sırasında bazı pratiklerin üç kez yinelenmesi ise, halk arasında 3, 5, 7 vb. sayılara yüklenen kutsal ve mistik anlamla ilgilidir. 3 sayısı inanışa göre; yapılan işlemin etkisini ve gücünü arttıracaktır.

Köz söndürme

Köz söndürme, kimin nazar değdirdiğini bulmak amacıyla hastanın annesi, ablası, teyzesi gibi yakınları tarafından yapılan bir uygulamadır. Nazar değdiren kişinin bu yolla tespit edilmesi, kimi zaman hastayı iyileştirme amaçlı bazı büyüsel işlemleri de beraberinde getirir.

Köz söndürme işleminin yapılması sırasında çıkan seslere; közün, suyun dibinde ya da yüzeyinde durmasına bakılarak nazarı değen kişinin tespit edilmeye çalışılması, kurşun dökme pratiğinde olduğu gibi, bir fal çeşididir. Aynı şekilde közden gelen güçlü cızırtı seslerinin de kötü ruhları korkutup kaçıracağına, böylelikle hastanın iyileşeceğine inanılır.

Tütsüleme

Halk arasında nazar değen kişileri iyileştirmede kullanılan bir başka yöntem tütsü yakmaktır. Tütsü için genellikle üzerlik otu, bunun yanı sıra çörek otu, tuz, kuru karanfil vb. kullanılabilir.

Tuz dolandırma

Üzerlik otunun ateşte "pat pat" ses çıkarmasında olduğu gibi, tuzun da çıtırtı sesleriyle yanması, nazar değdirenin gözlerinin yandığına işarettir. Böylelikle nazarı meydana getiren kötülükler ortadan kaldırılmış olur. Bazı yörelerde tuzun okunması, dinî ve büyüsel işlemlerin bir arada uygulandığını göstermesi bakımından önemlidir.

NAZAR RİTÜELLERİ BUGÜNE NASIL GELDİ

Nazar değmesi durumunda birtakım büyüsel işlemlerin niçin yapıldığı sorusu halka yöneltildiğinde; bunları atalarından, büyüklerinden öğrendikleri, nazara iyi geldiği görüldüğü için kendilerinin de kullandıkları cevabı alınır.

Bu işlemlere rağmen insan ya da hayvanın iyileşmemesi ya da ölmesi sonucunda ise nazarın çok kuvvetli olduğu, söz konusu canlı varlığın içine kadar işlediği için artık herhangi bir şeyin yapılamayacağı, bunların vadelerinin yetmiş olduğu söylenir. Dolayısıyla gerçekleştirilen büyüsel işlemlerin yetersizliğiyle ilgili herhangi bir inanış söz konusu değildir.

DİNİMİZDE DE NAZAR ÖNEM ARZ EDER

Biliyoruz ki her ne kadar halk kültüründe nazarın yeri olsa da ve uygulamalarını eski Türk kültüründen bugüne taşısalar da İslamiyet o ritüelleri kabul etmez. Yerin ve göğün dua olduğu dünyamızda başımıza gelen her durumda Allah'a sığınmak bize tüm gücü verecek, bizi koruyacaktır.

"Göz değmesi (nazar) haktır."
(Hz. Muhammed (SAV))

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, nazar sahibi olan kişilere hoşlarına giden ve nazar değdirmeleri muhtemel olan bir şey gördüklerinde "onlar için bereketle dua etmelerini" tavsiye eder. Âlimler, bereket için yapılan duanın, Allâh mübarek kılsın, Allâh hayırlı eylesin gibi sözlerin, nazarın etkisini kıracağında hemfikirdirler. Kim olursa olsun gıpta edilecek derecede beğendiğimiz bir şey karşısında mutlaka ona bereketle dua etmemiz gerekir. Özellikle anne ve babaların çocuklarına nazar değdirmeleri muhtemel olduğu düşünülünce onları gördükleri ve beğendikleri her vakitte, çocuklarına nazar değdirmemeleri için, Maşallah, Barekallah, Allah bereketli kılsın, Allah mübarek kılsın demeleri çok önem arz eder.

NAZARA KARŞI OKUYACAĞIMIZ DUALAR VE SURELER

"Resulullah (Sav) 'Cinlerin ve insanların nazarından Allah'a sığınırım.' gibi dualarla cinlerin nazarından, sonra da insanların nazarından Allah'a iltica ederdi. Sonra Muavvizetân (Felâk ve Nâs Sûreleri) inince bu sûrelere devam etti. Felak ve Nâs surelerinde varlıkların şerrinden Allah'a sığınılıyor. Hastalara ve nazar değenlere de bu sureler okunup Allah'tan şifa istenebilir.

Ayrıca, Kalem suresinin 51'inci ve 52'nci ayetlerinin (Nazar Duası) de nazara karşı tedavi edici özelliğinin bulunduğu söylenir. Âlimler nazar değmelerine karşı Kalem suresinin 51 ve 52'nci ayetlerini okumuşlar ve okunmasını tavsiye etmişlerdi.

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim akşam olunca Ha-mim el-Mü'min süresini baştan, 3. (dâhil) ayetine kadar ve ayete'l-Kürsiyi okuyacak olursa bu iki Kur'an kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa onlar sayesinde akşama kadar muhafaza edilirler."

Resûl-i Ekrem, "Kim hoşuna giden bir şey görür de; 'Mâşâallah lâ kuvvete illâ billâh' (Allah'ın dilediği olur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez." buyurmuştur.

Hz. Peygamber ayrıca, torunları Hasan ve Hüseyin'i nazar ve benzeri olumsuzluklardan korumak için onlara şu duayı okurdu: "Her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah'ın eksiksiz kelimelerine sığınırım."

Ayrıca Peygamber Efendimiz Sabah ve akşam namazlarından sonra üçer defa, Fatiha, Ayete'l- Kürsi, Felak ve Nâs surelerini okumalarını tavsiye eder.

Nazar ayetinin anlamı

Şüphesiz inkâr edenler Zikr'i (Kur'-an'ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) "Hiç şüphe yok o bir delidir" diyorlar. Hâlbuki o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür.

Felak Suresi'nin anlamı

De ki: "Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım."

Nâs Suresi'nin anlamı

De ki: "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik'ine, insanların İlah'ına sığınırım."

Ayete'l-Kürsi'nin anlamı

Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.

TEDBİR VE DUA BİRLİKTE OLMALI

Bizleri nazarın zararından koruyacak asıl merci olan Cenâb-ı Allâh'a bu duaları yaptıktan sonra alınması gereken fiili başka tedbirler de vardır. Nazar başkalarının hoşlanarak bakıp gıpta ettiği bir şey sebebiyle meydana geldiğinden dolayı ‫onların haset edecekleri şeyleri göstermemek veya konuşmamak alınması gereken tedbirler arasındadır. Özellikle çocuklara onları cazip gösterecek aşırı derecede albenili kıyafetler giydirmekten sakınmak gerekir. Aynen bunun gibi güzel giden arkadaşlıklar, eşlerin birbirleriyle olan uyumları, aile içerisindeki huzur, ticaretteki kar ve bereket başkalarının gıpta ve haset etmesine sebep olabilecek tarzda anlatılmamalıdır.

(Derlenmiştir.)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN