Arama

Cansever’in şiirlerindeki Ortadoğu imgeleri

Başta Cemal Süreya ve Sezai Karakoç olmak üzere Edip Cansever gibi edebiyatımızın önde gelen şairleri, Ortadoğu ve Afrika; coğrafya ve insan gibi toplumsal meseleleri açık veya kapalı bir biçimde şiirlerinde işlediler. 28 Mayıs 1986’da vefat eden Edip Cansever’i şiirlerindeki Ortadoğu imgeleri üzerinden inceliyor ve onu rahmetle anıyoruz…

Cansever’in şiirlerindeki Ortadoğu imgeleri
Yayınlanma Tarihi: 28.5.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 28.05.2018 12:54

Başta Cemal Süreya ve Sezai Karakoç olmak üzere Edip Cansever gibi edebiyatımızın önde gelen şairleri, Ortadoğu ve Afrika; coğrafya ve insan gibi toplumsal meseleleri açık veya kapalı bir biçimde şiirlerinde işlediler. 28 Mayıs 1986'da vefat eden Edip Cansever'i şiirlerindeki Ortadoğu imgeleri üzerinden inceliyor ve onu rahmetle anıyoruz…

Sonsuz bir düşünce gücüne sahip, İkinci Yeni'nin kuyumcu şairi, yalnızlığın ve imgenin insanı Edip Cansever, şiirlerinde Ortadoğu ve Afrika'yı kendi kişisel intibaları, hatıra ve hayalleriyle bu coğrafyalar arasında imgesel bağlar kurarak ele aldı.

EDİP CANSEVER'İN HAYATI

Edip Cansever, 1928 yılında doğdu. II. Yeni akımının getirdiği kurallara çok da uyum sağlamayan Edip Cansever, dizelerinde kendi deyimiyle "düşüncenin şiiri"ni işledi. Özellikle bilinçaltı unsurlara sıkça yer veren Cansever, ikinci yeni akımının soyut, anlamsız, rastlantısal kavramlarını reddetti ve bunların dışına çıkarak şiirlerinde 'toplumsalcı' bir anlayış benimsedi. Edebiyata ilgisi çocukluk yaşlarında başlayan Edip Cansever'in ilk şiiri 1944 yılında İstanbul Dergisinde yayımlandı. 1946 yılında İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olan Cansever, Kapalıçarşı'daki babasından kalan dükkânda halı ve antik eşya ticareti yapmaya başladı. Cansever daha sonra lise çağlarında gençlik hevesiyle yazdıklarının yer aldığı ilk şiir kitabını "İkindi Üstü" adıyla 1947'de yayımladı.

1957'de yayımlanan "Yerçekimli Karanfil" adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanı'nı aldı. 1976'da yayımlanan "Ben Ruhi Bey Nasılım" adlı kitabıyla 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü alırken, 1981'de bütün şiirlerini bir araya getiren "Yeniden" adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü aldı.

Hayatını imge dünyasında ve dizelerin içinde yaşayan Edip Cansever, 28 Mayıs 1986 tarihinde İstanbul'da yaşamını yitirdi.

…Ama sessizlikten başka ne bulmuşlar
Önemsiz bir iki anıdan başka
Ya insan kılığında ya da bir dekor taşkınlığında
Sorarım ne bulmuşlar
Çoktan yeni bir umuda dönüşmüştür onlar da
Anılar…

EDİP CANSEVER'İN İMGELERİNDE ORTADOĞU

Edip Cansever de diğer şairler kadar yoğun ve ayrıntılı olmamakla birlikte şiirlerinde Ortadoğu ve Afrika'yı bazen bir imge bazen de bir bağdaştırma aracı olarak kullanır. Cansever, 1959 yılında yayımlanan Petrol adlı şiir kitabındaki "Tah Tah Tah" adlı şiirde askerlik ve askerlikle ilgili anılarına örtük bir biçimde yer verirken, yaşadığı bunalım ve sıkıntıyı anlatır. Şiirdeki özne, "ben zorlu bir askerim olaylar tankında" mısraıyla askerlik ve sıkıntılı ruh hâli arasında bir ilişki kurar. Alışılmış ve sıradan askerlik ritüelleri bu bunalım ve sıkıntıyı daha da arttırır. Şiirin üçüncü biriminde doğrudan bu sıkıntının yansımasını görmek mümkündür:

Hadi gelelim mi, biz bizde savaş olanız
Hadi gidelim mi, biz kapıdan girmek için biraz da
Desene duralım mı, biz durmak olanız tah tah tah

Bu bölümle aynı anlamsal ilişkide olan dördüncü bölümde bu sıradanlık ve alışılmışlıkla Afrika arasında anlamsal bir ilişki kurulur.

Beni ara beni bul, elbette sarıl bana
Daha dün taptaze bir Afrikalıyı yediler
Bay Siyah Irk düşünüyordu, nereden bir şey bu beyaz
Sizi esenlerim, hürriyet nereden bir kapı açıldığında


Şair-öznenin askerlikteki hâli sömürgeci güçler ya da beyazlar tarafından "yenmiş" bir Afrikalıyla eşittir. Burada Batılılar tarafından Afrika'ya aitmiş gibi vurgulanan ilkelliğin aslında beyazlara/Batılılara ait bir durum olduğu da ortaya konulur. Hem şair-özenin hem de Afrikalı/Siyah Irk'ın özlediği hürriyet ve esenlik, beyazların vaat ettiği şekliyle huzur ve mutluluk getirmeyecektir.

ÇÖL İKLİMİ GİBİ NEFES ALACAK HUZUR ARAYIŞI

Edip Cansever'in, "Nerde Antigone" isimli kitabında yer alan "Bedevi" şiirinde de develerin durmadan ve dinlenmeden süren yürüyüşleri ile sıkıntı hâli sembolize edilmek istenmiştir. Bedeviler Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşamlarını çölde geçiren göçebe bir topluluk olarak, sıradanlığın ve tek düze yaşamın içindedirler. Şair de kendi ruh hâliyle Bedeviler arasında bir eşitlik ve benzerlik ilgisi kurmuştur.

Gözlerimin ıssız, donuk, kahverengi kentinde
Geçiyor ak boyunlu develer, yorgun sürücüleri
Günlerdir, öyledir, bir daha anlamak üzere
Bakıyorlar, durmadan pek uzakta bir yere
Sorsanız, görmüşler mi, bir masal kadar olsun gördüklerini

Issız bucaksız çöllerin ortasında yaşamlarını sürdüren bedevilerin durmadan gözledikleri yer bir su kaynağı veya bir vahadır. Şairin ruhu da bir çöl iklimi gibi nefes alacak bir huzur aramaktadır.

HÜZNÜN ACI COĞRAFYASI: ORTADOĞU

Turgut Uyar, "Dünyanın En Güzel Arabistanı" adlı şiir kitabını modernizm eleştirisi üzerine kurar ve kent-doğa karşıtlığını öyküsel bir tarzda anlatır. "Dünyanın En Güzel Arabistanı"nda iki temel mesele üzerinde durulur. Birincisi dinin, geleneksel ahlâkın ve bunları yeniden üreten kurumların birey üzerindeki baskısı, ikincisi ise kentleşmenin, büyük kent yaşamının, modern uygarlığın ürettiği şok sarsıntısı ve rahatsızlıktır.

Cemal Süreya, "Ortadoğu" şiirinden yirmi yıl önce yayımladığı Hamza Süiti adlı şiirde Afrika'ya ve bu kıtanın tarihten günümüze kadar gelen ve hep öteki olarak kalan hâline kısa bir vurgu yapar. "Sürahinin en yamru yumru yerinde / Hamza'nın karısı bir, Hamza iki / Sürahi basbayağı sürahi, masanın üstünde" dizeleriyle başlayan "Hazma Süiti" iki bölümden oluşan bir şiirdir.

İlhan Berk'in Türkiye Şarkısı kitabındaki "Güneyde Bir Orman" adlı şiirinde, Batılı kapitalist ülkeler tarafından sömürülen ve sürekli ötekileştirilen Ortadoğu ve Afrika coğrafyalarının artık yeni bir ruhla hayata atıldığını ve buradaki insanların geleceğe daha da ümitle baktıklarını Ortadoğulu/Afrikalı bir öznenin ağzından anlatır.

Sezai Karakoç'un "Ötesini Söylemeyeceğim"den sonra, 1958 yılında yayımladığı "Kutsal At" isimli şiirde, o dönemde Cezayirlilerin Fransa'ya karşı yürüttükleri özgürlük mücadelesi anlatılır. "At" imgesiyle Fransızlara karşı savaşan Cezayir halkını kasteden şair, bazen de bir sembol veya doğrudan kendi anlamı üzerinden bütün bir Doğu dünyası için önemli olan bu binek hayvanını şiirin merkezine alır.[1]

Cezayir'in atları
Sever çılgınca
Tanrı'yı ve insanı
Ne kırmızı ne kara kutsal
Cezayir'in atı böyledir
Siyah atlar ölür
Al atlar ölür
Cezayir'de atlar ölür

Edip Cansever, Sonrası Kalır- TveK'dan satın almak için tıklayın…

Derlenmiştir.


[1] Türkiyat Mecmuası, İKİNCİ YENİ ŞİİRİNDE ÖTEKİ DÜNYA: ORTADOĞU VE AFRİKA, Murat KACIROĞLU

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN