Arama

Bir geleneksel Türk gölge oyunu

Deriden kesilen ve tasvir adı verilen birtakım şekillerin, arkadan ışık yardımıyla beyaz bir perde üzerine yansıtılmasına dayanan bir gölge oyunudur. Birçok milletin kendine özgü gölge oyunları vardır. Türk milletinin gölge oyunu olan Karagöz, aslında birçok yeteneğe sahip bir sanatçının çoğunlukla tek başına gerçekleştirdiği sanatsal bir gösterimdir.

Bir geleneksel Türk gölge oyunu
Yayınlanma Tarihi: 18.5.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 18.05.2018 22:54

Araştırmacılar, gölge oyunlarının kaynağı üzerine çeşitli görüşler ileri sürerek bu oyunların Siyam ve Burma'ya geçtiğini söylerler. Bu oyunları, Moğolların Çin'lilerden aldığı, Moğollardan da Orta Asya Türklerine geçtiği söylenmektedir. Anadolu'ya göç edenlerle bu sanatın bütün dünyaya yayıldığı ileri sürülür.

Bazılarınca iddia edilir ki, gölge oyunları 16. yüzyılda Mısır yoluyla Anadolu'ya gelmiştir. Bu iddiaya göre, Yavuz Sultan Selim 1517 tarihinde Mısır' ı ele geçirince şerefine verilen bir eğlence sırasında gölge oyununa benzer bir gösteri yapılır. Yavuz Sultan Selim, o sanatçıyı beraberinde İstanbul'a getirir. O sıralarda 21 yaşındaki oğlu Kanuni Sultan Süleyman, gölge oyunlarını çok sever ve seyrettiği bilinirmiş. Böylece gölge oyunlarının Osmanlı Sarayına adım attığı ve yayıldığı varsayılır.

HAREKET VE RENK ZENGİNLİĞİ

Halkın büyük ilgisini kazanan bu oyun tekniği Türk ustalarının elinde gelişmeye başlar. Mısır gölge oyunlarındaki renksiz hareketsiz görüntüler, Türk gölge oyununda hareket ve renk zenginliği kazanır.

Türk gölge oyunlarına "Çadır Hayal, Zıllı Hayal, Hayal-ı Zıll" adı verilirdi. Son zamanlarda ise oyunun başkahramanının adına uygun olarak "Karagöz Oyunları" diye tanınmaya başladı. Karagöz ve Hacivat üzerinde ünlü seyyah Evliya Çelebi, uzun uzun durarak devrin ünlü Karagözcülerini sıralar ve hayatlarını bize nakleder. Evliya Çelebiye göre; Karagöz'ün esas adı Bâlî Çelebi'dir. Kendisi Selçuklu Türklerinden olup demircilikle uğraşır. Bursa şehrini Türkler alınca Ahmet Bali Çelebi Bursa'ya yerleşir, sanatını orada icra eder. Padişah Sultan Orhan, Bursa' da bir cami yaptırmaya karar verir. Ülkenin dört bir tarafından ustalar, işçiler gelir.

Bali Çelebi de bu inşaatta görev alarak taş parçalarını demir çubuklarla birbirine tutturur. Aynı inşaatta ustabaşı Hacivat "Hacı İvaz" ile tanışır. İkisi arasında içten bir arkadaşlık doğar. Neşeli ve tatlı dilli bu insanların bir araya gelmeleri, yaptıkları sohbetler diğer işçilerin işleri bırakmalarına sebep olur. Cami inşaatı yavaşlar. Padişah durumu öğrenir. Her ikisininde başlarını vurdurarak cezalandırır. Sonunda suçsuz oldukları anlaşılır. Padişah bu duruma çok üzülür. Şeyh Küşteri, adında bir adam padişahın acısını hafifletmek için Karagöz ve Hacivat'ın şeklini deri üzerine resmeder. Bu şekilleri, ışık kaynağı önünde ve perde arkasında oynatır. Gölge oyunlarının zamanımıza bu haliyle geldiği belirtilir.

Evliya Çelebi'nin başka bir rivayeti ise şöyledir: Karagöz, Bizans İmparatorunun habercisi olup asıl adı Sofyozlu Mehmet Balı Çelebi'dir. Bu kişi imparatorun mektuplarını Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat' a taşır. Hacivat ise Selçuklu Türklerinden olup Efeli oğlu Yörükçe Halil adıyla anılırmış. Onun görevi de Selçuklu Sultanının Mekke ve Medine'ye gönderdiği mektupları taşımakmış. Bu iki postacı, seyahatlerinde birbirleri ile karşılaşınca şakalaşıp çevresindekileri bol bol güldürürlermiş. Hacivat bir gün, Medine'den dönerken Şam dolaylarında haydutlar yolunu kesmişler ve onu öldürmüşler.

Hacivat'ın sevimli köpeği sahibinin katillerini ortaya çıkarmış. Haydutlar yakalanarak cezalarını çekmişler. Evliya Çelebiye göre; bu olay Anadolu'da duyulur ağızdan ağıza dolaşır. Bir sanatçı Karagöz ve Hacivat'ın görüntülerini deri üzerine işler, oynatır. Evliya Çelebinin anlattığına göre, 1623 yılında yapılan şenlikte bol bol gölge oyunlarına yer verilmiştir. Hatta Sultan IV. Murat bile bu oyunları seyretmiştir. Onun devrinde pek çok gölge oyunu ustaları yetişmiştir. 17. yüzyılda gölge oyunları kesin biçimlerini aldı. Lale devrinde de bu oyunlara geniş yer verilmiştir. 19. yüzyılda Karagöz önem kazanmıştır. Cumhuriyet döneminde ise sinema ve tiyatronun etkisi ile Karagöz sanatı yavaşlama eğilimi gösterir. Ancak bugün yine de yaşamını sürdürmeye devam etmektedir.

KARAGÖZ OYUNUNDA TEKNİK

Karagöz oyunları, bir çerçeveye gerili patiska arkasında konulan ışık kaynağı önünde oynatılır. Beyaz perdeye "ayna" adı verilir. Perde önceleri 2x2.5 metre iken sonraları 110x80 metre ebadında yapılmaya başlandı.

Perde çerçevesi kalın siyah bezlerle örtülüdür. İç tarafta perdenin alt çizgisine paralel kurulmuş tahtadan bir raf vardır ki buna "peş tahtası" adı verilir. Oyunun teknik araç ve gereçleri; zil, tef, kamış, düdük (nareke) perdeyi aydınlatacak kandil veya ampuldür. Bunlar peş tahtasının üzerinde bulunur. Ayrıca birden fazla tasviri tutmaya yarıyan (Y) harfi biçimindeki çatal çubuklar da buraya konulur. Görüntülere "tasvir" adı verilir. 32 ve 40 santimetre büyüklüğünde olan bu şekiller genellikle manda, sığır ve deve derisinden yapılır. Deve derisinden yapılan tasvirler diğerlerine göre çok şeffaftır. Şekilleri ve renkleri daha güzel gösterir. Deriler özel bir yöntem ile şeffaf hale getirilir. Daha sonra yumuşak bir ağaç üzerinde "nevreğan" adı verilen ucu keskin bıçaklarla işlenir.

Parçalar risina, kiriş, katküt adı verilen iplerle birbirlerine bağlanır. Daha sonra şekiller uygun bir tarzda çini mürekkebi veya kök boya ile boyanır. Tasvirlerde ayrıca sopa takma yerleri açılır.

KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ

1-GİRİŞ (ÖNDEYİŞ=MUKADDİME=PROLOG)

Nareke'nin (Kamıştan yapılmış düdük) çalınması ile "göstermelik" denilen tasvir (ev, bitki vs.) perdeden yavaş yavaş yukarı çekilir. Bundan sonra sahneye, seyirciye göre perdenin sol tarafından Hacivat semai okuyarak gelir. Semai bitince perde gazeli okur. Karagözü perdeye davet eder. Karagöz perdeye gelir.

2- MUHAVERE (SÖYLEŞİ=DİYALOG)

Karagöz ile Hacivat arasında geçen birbirlerine bilmece sordukları ve bir olayın ya da bir rüyanın gerçek bir olay gibi anlatıldığı bölümdür.

Bu bölümü didaktik özelliği olan bir konuyu anlatma biçiminde olur.

3- OYUN (FASIL)

Muhaverenin bitişinden sonra esas oyun başlar. Konunun akışına göre uygun şekilde çeşitli tipler gelerek oyunu oluşturur ve sonuca vardırırlar.

4- BİTİŞ (FİNAL=ETİLOG)

Bu bölüm çok kısadır. Konu bitirilince Hacivat Karagöz'e "Yıktın perdeyi eyledin viran/Varayım sahibine haber vereyim heman" diyerek oyunun bittiğini haber verir. Görüntüler perdeden çekilir. Oyun sonunda çengi gelir müzik eşliğinde oynar.

KARAGÖZ OYUNLARINDAKİ GÖREVLİ KİŞİLER

Hayali: Karagöz oyunlarını oynatan, sesleri taklit eden tasvirleri sopalarla hareketlendiren, müzik ve espiri gücüne sahip kişidir.

Çırak (Yardımcı): Perdeyi hazırlayan oyun birlerini (tasvirleri)in üzerine dizen, mesleğe yeni atılmış bir kişi olup oyun boyunca uzmanın yanında duran oyunun inceliklerini öğrenen bir kişidir.

Sandıkkar: Çırağın yardımcısıdır. "Hayal sandığı" denilen sandıktan oyun takımlarını çıkarıp, yerleştirir. Tasvirleri değneklere geçirip hazırlar, temizler, oyun düzenine getirerek her şeyin düzenli olmasını sağlar.

Yardak: Oyunda söylemesi gerekli şarkı ve türküleri okuyan kişidir.

Dağrezen: Tef ve zili çalan kişi olup oyunda bazı yerlerde yapılması gerekli efekte de yardımcı olur.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN