Arama

Leopold Levy’nin çağdaş Türk resmine katkısı

Türk hükümetinin 1936 yılındaki davetiyle, 1937’de geldiği Türkiye’de, 1949 yılına kadar Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü Başkanı olarak görev yapan Lévy, Akademideki ilk yılında, asistanı Sabri Berkel’in de yardımıyla İstanbul’da bir gravür atölyesinin kurulmasını sağlamıştır. Bu atölyeden yetişen, Neşet Günal, Fethi Karakaş ve Fethi Kayaalp gibi çok değerli sanatçılar, Çağdaş Türk resminde önemli bir yer edinmişlerdir.

Leopold Levy’nin çağdaş Türk resmine katkısı
Yayınlanma Tarihi: 28.4.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 28.04.2018 11:40

"…O'ndan iyisi Türkiye'ye gelemezdi. Her dersi bir konferanstı"

Tüm fertleriyle sanatçı ya da sanatsever bir ailenin son çocuğudur. Gençliğinin ilk yıllarında lise döneminde yaptığı ilk resim, evlerinde asılı bulunan Fransız ressam Gustave Courbet'nin çalıştığı kopya resmidir. Aynı yılda liseyi, aralıksız resim yapmak ve müzeleri gezerek sanat çevreleri ile iç içe olmak üzere terk etti. Louvre Müzesi'ndeki ressamlarla arkadaş oldu. Kısa sürede; 1898 yılında sanatçı ve yazarların çevresine girdi. Onlarla ileriki yaşamında da sürecek dostluklar kurdu. "Salon des Independans" sergisinde O'nu üne kavuşturacak "Kapı" tablosunu 1899 yılında yaptı. Matisse 'in çok beğendiği tablo serginin başköşesine asıldı. 1909'da kendisinden gravür'ün inceliklerini öğrendiği Heyman ile tanışarak Güzel Sanatlar Derneği'nin üyesi oldu ve sürekli olan sergilerine katıldı. En önemli yapıtlarını ürettiği askerlik yıllarında İzlenimcliğin doruğa çıktığı 1914'lü yıllarda kendisinin kübistlerle aynı çalışmaları yaptığı bilinmektedir. Levy'nin sanatında coşku heyecan ve lirizmin başladığı dönem ise; Akdeniz kıyılarını keşfetiği dönemdir.

Çok sayıda resim ve gravür sergisi açtığı 1923 yılından sonra sanat dünyasında tanınmaya başladı. Lucretius'un Rerum Natura'sını 41 gravürü ile resimledi. Normandiya Trasatlantiği'nde dekorasyon işlerinde çalıştı.

1936 yılında "Legion D'Honneur Nişanı" ile şövalye oldu. Aynı yıl Türkiye'ye çağrıldı.

Rollin ve Chaptal kolejlerinde, ardından da Caen ve Lille liselerinde okuduktan sonra yeniden Paris'e döndü. 1897'de lise öğrenimini bırakarak kendini tümüyle resim çalışmalarına vermek istedi; ama annesinin isteğine uygun olarak dekoratif sanatlar öğrenimi yapmayı kabul etti. Dekoratör Grasset'nin derslerini izledi, ancak çalışmalarını yalnızca resim alanına yöneltmesi gerektiğine karar verdi.

SOYUTLAMA VE NON- FİGÜRATİF RESİM KAYGILARI

Güzel Sanatlar Okulu'na serbest öğrenci olarak kaydını yaptırdı; özel akademilere girip çıktı. Ressam Florentin Linaret ve heykelci Charles Despiau ile dostluk kurdu. 1898'de Matisse, Marquet, Derain, vb. sanatçıların arasına katıldı. 1899'da bütün soyutlama ve non- figüratif resim kaygılarını içeren Kapı adlı tuvalini gerçekleştirdi. 1900'de Bağımsızlar Salonu'nda yapıtlarını sergiledi. Kapı adlı tuvali Matisse tarafından onur köşesine asıldı. Bu arada yaşamını kazanmak için çeşitli mizah dergilerine desenler çizdi. 1910-1913 yılları arasında resimden çok gravür sanatıyla ilgilendi; Güzel Sanatlar Ulusal Derneği'nin Gravür Bölümü'nde sürekli olarak sergi açtı.

Birinci Dünya savaşından önce cephede savaştı, sonra geri hizmete alındı; boş zamanlarında resim yapmayı sürdürdü. Bu dönemde gerçekleştirdiği Oturan Kadın adlı tablosunda, kendine özgü bir anlatımla izlenimcilere karşı tavrını koydu. 1920-1922 yılları arasında Cassis'de Şenlik, Topuzlu Kadın, Cassis Manzarası, vb. tabloları yaptı. Daha sonra Salon d'Automne'da, Salon des Tuileries'de arkadaşları Despiau, Dufresne, Othon Friesz, Segonzac, Waroquier ile sergiler düzenledi, ünü giderek yayıldı, gravür albümleri yayımlandı.

Paris'teki atölyesinde özellikle portreler yaptı. 1927'de Aix-en-Provence'a yerleşti, büyük manzara resimlerine yöneldi (Margot Şatosunun Görünüşü).

Kışları Paris'teki atölyesine dönen Leopold-Levy, Montparnasse ve Saint- Germain des Pres'de sanatçı çevrelerindeki yaşama katıldı. 1927-1936 yıllan arasında çeşitli kişisel sergiler açtı.

TÜRKİYE'DEKİ YILLARI

Gerçek soyut sanatın Türkiye'de bulunduğunu savunuyor ve Türk ressamlarının bu kültür mirasından yararlanarak çağdaş nitelikli yapıtlar ortaya koymalarını istiyordu.

Güzel Sanatlar Akademisi'ni yeniden düzenlemek amacıyla Türkiye'ye gelen Leopold-Levy'nin, çağdaş Türk ressamlarının eğitilmesinde ve Güzel Sanatlar Akademisi'nin yeni bir anlayışla düzenlenmesinde önemli katkısı oldu.

Akademi'deki 1936-1937 reformları sırasında, Fransa'dan davet edilerek Resim Bölümü şefliğine getirilen Leopold-Levy'nin İstanbul'daki görevi 1937'de başladı ve 1949'a kadar, yaklaşık on iki yıl sürdü. Cemal Tollu, Sabri Berkel, Bedri Rahmi Eyüboğlu, onun Resim Bölümü şefliğine atanmasından sonra Akademi'nin eğitim kadrosuna alındı, Cevat Dereli buradaki hocalık görevine ikinci kez kavuştu, Zeki Kocamemi ise, Leopold- Levy'nin yardımcılığına getirildi, yeni kurulan Tezyini Sanatlar Bölümü' nün hocalığını Zeki Faik İzer üstlendi.

1940'ta kurulan ve Türkiye'de toplumsal gerçekçi sanatın grup halinde öncülüğünü yapmış olan Yeniler grubu ressamlarının büyük bir bölümü, Leopold-Levy'nin Akademideki hocalığı sırasında yetişti. Leopold-Levy, gerçek soyut sanatın Türkiye'de bulunduğunu savunuyor ve Türk ressamlarının bu kültür mirasından yararlanarak çağdaş nitelikli yapıtlar ortaya koymalarını istiyordu.

Bağımsız ve kişilikli bir sanatı geliştirmeleri yolunda öğrencilerini desteklemekle kalmadı, Türkiye'de bulunduğu sürede birçok resim yaparak, sanatçı yönünü de ön planda tutmaya çalıştı. Öğrencilerine herhangi bir sanat anlayışını zorla kabul ettirme yoluna gitmediğini, yalnızca kişiliklerini bulmalarına ve kendi kendilerini yetiştirmelerine yardımcı olmaya dikkat ettiğini, Türkiye'den ayrıldıktan çok sonra açıkladı.

Leopold-Levy, Türkiye'den ayrıldıktan sonra, atölyesiyle birlikte resimlerinin önemli bir bölümünü, öğrencilerinden ressam Tiraje Dikmen'e bıraktı. Sanatçının ayrıca Fransa, Türkiye, Cezayir'deki müzelerde ve çeşitli ülkelerdeki özel koleksiyonlarda yapıtları vardır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN