Arama

Rüzgâr bizi kendisiyle götürecek

Modern İran şiirinin en önemli şairlerinden biri olan Füruğ Ferruhzad, 32 yıllık ömrüne biri ölümünden sonra yayımlanmak üzere 5 şiir kitabı, birçok kısa belgesel film sığdırdı. Aynı zamanda Modern İran Sineması’nın temellerinin atılmasında ciddi katkıda bulundu.

Rüzgâr bizi kendisiyle götürecek
Yayınlanma Tarihi: 1.4.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 01.04.2018 22:54

"Benim küçük gecemde
Rüzgâr ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var

Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım

Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?

Gecede, şu an bir şey geçiyor
Ay kızıl ve karmaşık
Ve her an düşme korkusu yaşanan bu damda
Bulutlar yaslı kalabalıklar gibi
Sanki yağmurun yağacağı anı bekliyor

Bir tek an
Ondan sonra hiç
Bu pencerenin arkasında gece titriyor
Ve yeryüzü
Geri kalıyor dönüşünden
Bu pencerenin arkasında bir bilinmeyen
Beni ve seni bekliyor…"

"Allah'ım, senin gücün ve senin huzurun dışında
Nereden sığınak bulurum?..."

Füruğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935'te Tahran'da orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Füruğ İran'ın 20. yüzyılda yetiştirdiği en önemli kadın şairlerdendir. Babası Albay Muhammed Ferruhzad ile annesi Turan Veziriteber Hanımın yedi çocuğundan üçüncüsüdür. İlkokulunu 9. sınıfa kadar devam ettirdikten sonra on beş yaşındayken ortaokuldan mezun oldu. Lisedeki ilk üç yılını bitirdikten sonra resmî öğrenimden vazgeçmedi ancak lise diploması alamadı.

"Söz konusu olan gümüş rengi türküsüdür yaşamın…"

Daha sonra Kamalolmalk Teknik Okuluna geçerek kısa süre içerisinde resim ve kostüm çalışmalarını tamamladı. Füruğ, şiir yazıyordu; 16 yaşına geldiğinde eski ustalarının geleneklerinde gazeller bestelemeye başladı.

"Bahçeye dikeceğim ellerimi, çiçekleneceğim…"

Toplumun, ailenin, daha sonra şiirlerinde "esaret" diye nitelediği evliliğin, bir kadından beklentilerini nasıl karşılardı? "Düşler ne kadar safsalar o kadar yükseklikten düşer ve ölürler" dizeleri ile içinden kopanları, yere düşen, kırılan, dökülen her şeyi yazdı. Çocukluğundan beri dizginleyemediği kaçmak arzusu, içindeki isyan hiç bitmedi. Çünkü kaçabileceği her yer ondan bir şey istiyordu. Oysa o, sadece kendi olabilmek, kendi olabilirken de şiirlerini yazmak istiyordu.

HAYATA YÖN VEREN FAKTÖRLER

"Sessiz ve soğuk uykusuna ulaştık biz simurgların…"

Füruğ Ferruhzad'ın sosyal hayatını şekillendiren çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bunların ilki; 1951'de on altı yaşında ailesinin isteği üzerine kuzeni, daha sonradan eleştirmen ve karikatürist olan Parviz Shapour ile evlenmesidir. Ve bir yıl sonra oğlu "Kamyar" doğdu, sonra eşinin isteği üzerine Ahwaz'a taşındılar. Evlilik 1954 yılında boşanma ile sonuçlanır ve çocuğunun velayeti ise eşine verilir. İran kanunlarına göre boşanan kadına çocuğun velayeti verilmezken çocuğundan ayrı düş(ürül)mek, onun ruh dünyasında derin yaralara sebep olur.

"Hatırla; hayatım bir soluktan ibaret
Çöldeki bir pelikan gibiyim
Ve bir serçe gibiyim, damda tek başına kalmış.
Dökülmüş su gibiyim
Ve ölüp gitmişler gibiyim
Ve ölümün gölgesi, gözkapaklarımı kaplıyor
Beni bırak, beni bırak; günlerim sadece bir nefes.
Beni bırak, yolculuğuma başlamadan önce geri dönüşü olmayan yere,
Ebedi karanlıklar ülkesine."

1952 yılında Füruğ Ferruhzad ilk koleksiyonu olan "Esîr"i yayımladı. Temmuz 1956'da Füruğ Avrupa'ya yaptığı dokuz aylık bir ziyaretle İran'ı ilk kez terk etti. Bu sene içerisinde Dîvâr (Duvar) adlı yirmi beş kısa şarkı sözü içeren ikinci koleksiyonunu kocasına ithaf etmiştir.

"Eyvah, yaralarım ruhumu hissizleştirdi! "

1958'de Füruğ Ferruhzad üçüncü koleksiyonu "Esian" (İsyan) göründü. Romancı Sadeg Chubak, bir görüntü yönetmeni olan İbrahim Gülistan'a iyi bildiği Ferruhzad'ı tanıttı. Daha sonra Ferruhzad, Gülistan'ın yakın bir ortağı oldu. Gülistan'ın asistanı olarak görüntü yönetmeni oldu. Karısı ile partilere katılıyordu. Füruğ Ferruhzad'ın tartışmalı yazar ve görüntü yönetmeni Ebrahim Golastan (İbrahim Gülistan)'la olan ilişkisi şairin kişisel yaşamında ölümüne kadar önemli olmaya devam etti.

İRAN SİNEMASINA YÖN VEREN BİR FİLM "EV KARADIR"

"Benim payıma düşen bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür…"

1962 yılında yaptığı belgesel filmiyle İtalya'da, 1963 yılında cüzzamlılar hakkında çektiği "Ev Karadır" filmi ile Almanya Oberhausen Film Festivali'nde ödül kazandı. 1963 yılında UNESCO, daha sonra Bernardo Bertolucci, Furuğ hakkında belgesel film yaptı ve yayınladı. Bu arada "Kara Ev" çekimleri sırasında Cüzzamlılar Evi'nde birlikte yaşadığı anne babası cüzzamlı Hüseyin'i evlat edindi.

"Ben yeşil buğday salkımlarını
Göğsüme alarak sütle besliyorum.
Ses, ses, sadece ses,
Su akışının sesi
Ve dişi toprak kabuğunun üzerine
Yıldız ışığının düşüş sesi
Ve aşkın yayılma sesi
Ses, ses, sadece ses kalıcıdır."

1964 yılında Füruğ'un dördüncü şiir koleksiyonunda, Tovallodi Digar (Another Birth) şairin yaklaşık altı yıl boyunca bestelediği otuz beş şiiri içeriyor.

"…Su gibi çukurunda kuruyabilir insan…"

Furuğ'un ölümü de, arka arkaya sığdırdığı kitaplar, aşklar, travmalar ve filmler gibi seri bir şekilde ve aniden oldu. 1967 yılının Şubat ayında, bir sabah kütüphanede Jean d'Arc çevirisine çalıştı. Sonra annesine uğradı, oradan da stüdyoya gitmek üzere ayrıldı. Kendi kullandığı araç ile giderken, başka bir araçla kaza yapmamak için duvara çarpınca, araçtan dışarı fırladı ve başını kaldırıma vurdu. Henüz otuz iki yaşındaydı. Son kitabı "İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına" yarım kaldı.

"Bak nasıl içimde gözlerimin eriyor damla damla keder…"

TveK'dan Füruğ Ferruhzad'ın kitaplarını satın almak için tıklayın…

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN