Arama

İmparatorluktan portreler

Doğu, çok eskilerden günümüze her zaman Batı’nın ilgisini çekti, Avrupa’nın çeşitli sınıflardan insanlarını, aydınlarını, sanatçılarını çok erken dönemlerden itibaren, gizemli dünyasının içine sürükledi. Bunun doğal bir sonucu olarak değişik dönemlerde birçok yazar-sanatçı, kimi zaman oturdukları yerden, kimi zaman yollara düşerek Doğu’nun izini sürerek, yapıtlarında Doğu’yu anlatıp, öyküleştirdi.

İmparatorluktan portreler
Yayınlanma Tarihi: 12.12.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 12.12.2017 13:33

Geniş anlamıyla "oryantalizm" akımına mensup olan bu öykülerin aslında uzun ve eski bir macerası var. Bu serüvenin yol haritasını çıkarabilmek için Büyük İskender dönemi yazarlarından Haçlı Seferleri söylencelerine, Marko Polo benzeri seyyahların seyahatnamelerinden ünlü kâşiflerin seyir defterlerine dek birçok yere uğramak gerekir.

Oryantalizm akımı, 19. yüzyıl Avrupa'sında romantizm akımına paralel olarak doğdu ve bakışları doğuya; çoğunlukla da bu dönemde Avrupalıların gözünde doğuyu neredeyse tek başına simgeleyen Osmanlı İmparatorluğuna ve onun üç kıtaya yayılan topraklarına yöneldi.

Bu yazımızda da Osmanlı İmparatorluğu'nun sultanlarını, fotoğraf makinesinin henüz gözün yerine geçmediği zamanlarda, ressamların dünyaya bakma, okuma yorumlama özelliklerini ellerinde tutukları dönemlere ait olan portelerini göreceğiz. Bu portreler uzaklarda kalan bir çağı, yok olmuş yüzlerini, şaşırtıcı bir gerçeklik ve canlılıkla günümüze taşıyor.

ZAMANLA YÜZ YÜZE DOĞU-BATI MASALI

Osmanlıların 15. yüzyıldan sonra Akdeniz ve Avrupa kıtasına yayılarak Avrupa güç dengesinde önemli rol alması, Türkiye ve Türklere karşı ilginin artmasına neden oldu. Avrupalılar Osmanlı'yı tanımak ve öncelikle Osmanlı devlet yapısı hakkında bilgi edinmek istediler. Nitekim Osmanlı, devlet örgütü ve kurumlarını tanıtan, günlük yaşam ve giysiler hakkında bilgi veren kitaplar yazıldı.

OSMANLI SULTANI VE HASEKİSİ

Resimde koyu bir fon önünde bir Osmanlı sultanı ve hasekisi gösterilir. Figürler birbirlerine doğru ellerini uzatırlar. Sultan değerli taşlarla süslü ve sırmalı entarisinin üstüne, kenarları kürklü, kırmızı bir kaftan giymiştir. Başında ayine değerli taşlarla bezeli, seli tipi kavuk vardır. Haseki de simli kırmızı bir entari giymiş ve başına zümrüt ve yakutlarla süslü, arkasından örtüsü sarkan yüksek bir başlık takmıştır. Bu tür başlıkların ilk örneği Jean-Jacques Boissard'ın 1582tarihli Habitus Variorum Orbis Gentium adlı giyim kuşam albümünde görülür. 17. Yüzyılda da yaygındır.

YAVUZ SULTAN SELİM

Kürkciyan 20. Yüzyıl başlarında birçok portre ürettiği bilinen ressamlardan. Resmin altında sanatçı imzasının yanı sıra atölyenin adı da yazılıdır. Halil Paşa'nın da buna çok benzeyen "Yavuz Sultan Selim" isimli bir portresi vardır. Büyük olasılıkla iki sanatçı da aynı kaynaktan esinlenmiştir.

ŞEHZADE

Bir portre dizisinin parçası olduğu sanılan oval resimde, koyu bir fon önünde betimlenen genç erkek, kürk aykalı bitkisel bezemeli bir kaftan giymiş, başına da iri bir sarık sarmıştır. Sarık üst bölümünde taşlı bir iğne ve ona takılı zincirlerle süslüdür. Kulakta da taşlı bir küpe dikkat çeker.

SULTAN 1. ABDÜLHAMİD

Bu yarım boy portrede tipik yüz hatlarıyla ve koyu renk sakalıyla tanıdığımız padişah, diğer portrelerinde olduğu gibi görkemli bir sorguç ve kürklü, elmas çaprastlı bir kaftan ile koyu renk bir fon önünde gösterilmiştir. Resmin, 1. Abdulhamid'in saltanat yıllarında yapılmış olduğu belirtilir.

SULTAN III. SELİM

Büyük Avrupa başkentlerine daimi elçi gönderen ilk Osmanlı hükümdarı olan III. Selim, şeref nişanlarının madalyaların sayısını artırmak gibi bir yeniliğe gitmiş, böylece hizmetlerinin farkında olduğunu göstermek ya da takdirlerini toplamak istediği yabancı subay ve ricali taltif edebilme imkânına kavuşmuştu. Ne var ki kendi imparatorluğunun tebaası, hatta en kalburüstü kesimi bile bu şerefe layık görülmüyordu. Avrupa'da daha ziyade "dönen dervişleriy"le bilinen Mevlevi tarikatına mensup Sultan III. Selim, dar bir çevreye hitap eden minyatürlerinden vazgeçerek yağlıboya tabloyu, resim çoğaltma yöntemi olarak da gravürü ön planda tutmuştu.

Sultan, dört köşesi ince sütunlu arife tahtında, geleneksel kaftanı ve uzun sorguçlu sarığıyla otururken, betimlenmiştir. Arkadaki sütun ve kalın perde, mekânın sarayın içinde odluğunu gösterir. III. Selim'in aynı kalıpla resmedildiği taşbaskıları da vardır. Topkapı sarayında bir örneği bulunan bu baskılar, resimde örnek alınmış.

Sultan III. Selim arife tahtında

SULTAN IV. MUSTAFA

Sultan, kırmızı kaftanı ve iç giysisiyle altın bayram tahtında betimlenmiştir. Başında yüksek sorguçlu, yuvarlak, geniş sarığı vardır. Göğsü hizasında kaftanından içeri doğru yerleştirdiği hançerinin mücevher kakmalı sapı görünür. Kısa saltanatından dolayı Sultan IV. Mustafa'nın az sayıda portresi bulunmaktadır. Portrenin bir benzeri Topkapı Sarayı'ndaki Kebir Musavver Silsilenâme 'ye eklenmiştir.

SULTAN II. MAHMUD

II. Mahmud'u bayram tahtında otururken betimleyen bu tam boy portre, sultanı, giyim kuşam alanında gerçekleştirdiği reform öncesinde, geleneksel giysileri içinde göstermektedir. Üstünde siyah kürklü yeşil bir kaftan, başında da geniş sorguçlu, yeşil tepelikli katibi sarığı vardır.

Sultan, 1828 yılında gerçekleştirdiği giyim kuşam devriminde sonra imparatorlukta yerleşen, setre pantolon, pelerin ve fesle betimlenmiştir. Tablonun sağ tarafındaki "Cennet-mekan Sultan Mahmud Han- ı Sani" yazısı, portrenin sultanın ölümünden sonra yapıldığını gösterir.

SULTAN ABDÜLMECİD

Koyu bir fon önünde altın bayram tahtında oturan Abdülmecid'in yüksek sorgucunun iki yanında yer alan metin, Şair Şefik tarafından söylenmiştir. Şiirin son satırı, ebced hesabıyla cülus tarihi olan 1839'u verir. İkinci satırdaysa Abdülmecid'in başa geçtiğinde 18 yaşında olduğu belirtilmiştir.

FİKRİYAT
Derlenmiştir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN