Arama

Türkiye'nin ortak değerleri

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin bu yılki sahipleri belli oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüllerin sosyal bilimler alanında İlber Ortaylı'ya, sinema dalında Yavuz Turgul'a, geleneksel sanatlarda Ali Toy'a, resim alanında ressam Selahattin Kara'ya, vefa ödülünün de merhum Nurettin Topçu'ya verildiğini söyledi.

Türkiye’nin ortak değerleri
Yayınlanma Tarihi: 30.10.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 30.10.2017 11:37

2017 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin sahipleri belli oldu"Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Yönetmeliği" kapsamında, hizmet ve eserleri ile Türk kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan, ülkemizin kültür ve sanatının yücelmesi için çalışan, özgün eserleri veya hizmetleriyle üstün kabiliyet gösteren Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu kişi veya kurumlara, Devlet adına kendilerini onurlandırmak ve özendirmek amacıyla verilen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinin bu yılki sahipleri belli oldu.

SOSYAL BİLİMLER ALANINDA ÖDÜL, İLBER ORTAYLI'YA VERİLDİ

Sosyal bilimler alanında ödül, Tarihini bilmeyen milletlerin geleceğini de inşa edemeyeceği hakikatinden hareketle, tarihimizin derinlikli biçimde araştırılıp aktarılması, geniş halk kitlelerine sevdirilmesi, yurt içinde ve yurt dışında, başta akademik platformlar ve medya ortamı olmak üzere tüm kesimlerle paylaşılmasındaki değerli katkıları münasebetiyle Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya verildi.


1947 doğumlu, tarihçi İlber Ortaylı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (1968) ile Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih bölümünü bitirdi. Viyana Üniversitesi'nde Slavistik ve Orientalistik okudu. Yüksek lisans çalışmasını Chicago Üniversitesi'nde Prof. Halil İnalcık ile yaptı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden "Tanzimat Sonrası Mahalli İdareler" adlı tezi ile doktora derecesi aldı (1978), "Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu" adlı çalışmasıyla da doçent (1979), 1989'da profesör oldu.

Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde 16. yüzyıl ila 19. yüzyılı Osmanlı tarihi ve Rusya tarihi ile ilgili makaleler yayınladı. 1989-2002 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapmış, 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi'ne, 2 yıl sonra Bilkent Üniversitesi'ne geçmiştir. Halen (2005) Topkapı Sarayı Müdürlüğü görevini de yürütmektedir. Şu anda Galatasaray Üniversitesi'nde tarih dersleri vermektedir

MÜZİK ALANINDA ÖDÜL, EVRENSEL BESTEKÂR GÖKSEL BAKTAGİR'E VERİLDİ

Müzik alanında ödül, kanun icrasında diğer tekniklerin yanı sıra, özellikle sol el için geliştirdiği teknikle dikkatleri üzerine çeken, temelde bir Türk müziği enstrümanı olan kanunun açısını New Age, Caz gibi diğer müzik türlerine doğru genişleterek evrensel bir senteze ulaşan ve icracı, yorumcu ve bestekâr kimliğiyle müziğin pek çok alanında kemale ermiş bir kabiliyet olarak temayüz eden, ruh dinginliği telkin eden tarzını kitlelere sevdiren Göksel Baktagir'e, verildi.


1966 doğumlu, Göksel Baktagir, müziğe sekiz yaşında, babası Muzaffer Baktagir'in gözetiminde başladı. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı mezunu olduktan bir yıl sonra lisansüstü eğitimine başladı. Aynı yıl, Tanbûri Necdet Yaşar yönetimindeki Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu'na girdi.

Göksel Baktagir'in, sözlü ve enstrümantal olarak 400 kadar eseri bulunur. Eserlerinin birçoğu TRT repertuarına alındı, "Sazım" adlı Zâvil saz semaisi, 1990'da TRT tarafından düzenlenen bir yarışmada ödül kazandı. "Tek Kelime" adlı Muhayyerkürdi şarkısı, Milliyet Gazetesi tarafından 1997'nin en sevilen 10 şarkısı arasına seçilen sanatçının "Doğu Rüzgârı" albümü 2000'de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ödüllendirildi. 2004 yılında merkezi İsviçre'de bulunan Avrupa Birliği Vakfı'ndan Yılın Müzik Ödülü'nü aldı. 2013'de Musiki Vakfı ve Beyoğlu Belediyesi işbirliğiyle gerçekleşen Itrî Müzik ödüllerinde Yılın Bestekârı Ödülü'nü aldı.


Baktagir 1984'ten bu yana, kanun icrasında diğer tekniklerin yanı sıra, özellikle "sol el" için geliştirdiği teknik üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Günümüzün en önde gelen kanun icracılarından biri kabul edilen sanatçı, temelde bir Türk müziği enstrümanı olan kanun enstrümanının bakış açısını New Age, Caz gibi diğer müzik türlerine doğru genişletmiştir.

Albümlerinden bazıları: Okyanustaki Sesler 1-2-3 serisi, Kervansaray/5, Günlük, Doğu Rüzgarı 1,2 serisi, Sezgiyle Seslenişler, Sirtolar ve Longalar, Hayal Gibi 1,2,3 serisi, Duygu Pınarı, Aşk Senfonisi, Gurbet Türküsü, Furtuna, Kalb-i Coşku, Gönül Bağı.

SİNEMA ÖDÜLÜ, ÇOK YÖNLÜ KİŞİLİĞİYLE YAVUZ TURGUL'A VERİLDİ

Sinema ödülü, Türk Sinemasının siyasi ve kültürel ayrışmalar yaşadığı çalkantılı dönemde ısrarla nitelikli filmler çeken, sinemanın komedi ve dram gibi birbirinden farklı alanlarında iz bırakan senaryo ve filmleriyle kendisinden sonra gelenlere öncülük eden, senarist, yazar ve yönetmen olarak çok yönlü kişiliğiyle Türk sinemasına kimlik kazandıran Yavuz Turgul'a, verildi.


1946 doğumlu çok yönlü yazar-yönetmen Yavuz Turgul'un, efsane olmuş ustalık işi tüm Türk filmlerine muhakkak eli değmiştir.

Arzu Film'e senaryo yazmaya başlayan Turgul, ilk kez "Sultan" filminin senaryosu ile dikkatleri üzerine çekti. Çiçek Abbas ve Züğürt Ağa filmleriyle kariyerine başarılı bir şekilde devam etti. 1984 senesinde, "Fahriye Abla" filmiyle yönetmenlik serüvenine de başlayan Yavuz Turgul, 1996 senesinde izleyici rekorları kıran "Eşkıya" ve 2005 senesinde çektiği "Gönül Yarası" filmleriyle Türkiye'den Oscar'a aday gösterildi.

Senaryosunu yazdığı "Kabadayı" filmi ve yönetmenliğini üstlendiği "Av Mevsimi" filmi de, vizyona girdikleri sene büyük başarı elde etti.

GELENEKSEL SANATLAR: ALİ TOY

Geleneksel sanatlar alanında ödül, yeni nesil sanatçılar eliyle tekrar fark edildiği bir dönemde, olgunluk çağında modern mimari ile hat sanatını aynı güzellikte buluşturmayı başaran, tasarımlarındaki kendine has yalın, etkili ve dengeli üslubuyla geleneksel hat sanatımıza bir bakıma yeniden can suyu veren Ali Toy'a, verildi.


1960 doğumlu, ülkemizin en sıra dışı hattatlarından yüksek mimar Ali Toy, Hat sanatı ile mimari tasarım kurallarını aynı potada eritmeyi başarır. Tasarımlarındaki kendine has üslubuyla dikkat çeker. Hattatlar içinde hilmiyle, tevazusuyla ve sakinliğiyle ayrı bir yer edinir.

Yıldız Üniversitesi'nde Röleve-Restorasyon dalında yüksek lisans eğitimi alan Toy'un hat sanatına ilgisi de öğrencilik yıllarında başlar. 1985 yılında Talik hattın hocası Prof. Dr. Ali Alparslan Bey ile tanışarak talik hat üzerine dersler alır.

Talik hattan 1988 yılında icazet almayı başaran Toy, 1988-1992 yılları arasında rika, divâni ve celi divâni hatları çalışır. Hocası Prof. Dr. Ali Alparslan ile olan beraberlikleri, hocanın vefatı olan 2006 yılına kadar devam eden Toy'un hat eğitimi tam 21 yıl sürer. Bir röportajında Ali Toy, "Son Osmanlı hattatlarına yetişen meşhur hattatlarımızdan Prof. Dr. Ali Alparslan'dan on yıl boyunca çok şey öğrendim" diyordu.

Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergiye katılan ve 28 şahsi sergi açan Toy, IRCICA'nın düzenlediği 4 ayrı yarışmadan 6 ödül alır. Çalışmalarını İstanbul'daki atölyesinde sürdüren ve özellikle talik, divâni ve modern hat eserleriyle dikkat çeken Ali Toy, modern hatlarda mimari tasarım bilgisi ve temel geometrik çizgileri kullanıyor.

Ali Toy, her şeyden önce çok iyi bir ta'lik hattatıdır. Eğer yolunuz bir gün Eyüp Sultan Camii'ne düşerse kıble duvarında kürsü hizasında pervazları ebrulu bir ta'lik yazı göreceksiniz.

Ali Toy hattıyla:

"Yetişmez mi bu şehrin halkına bu nimet-i Bâri

Habib-i Ekrem'in yari Ebâ Eyyûb el-Ensârî"

RESİM ALANINDA ÖDÜL İSTANBUL RESSAMI SELAHATTİN KARA'YA VERİLDİ

Resim alanında ödül, her karesi bir resim estetiğine sahip olan "Aziz İstanbul'u fırçanın diliyle yorumlayan, ondaki saklı güzellikleri gönül gözüyle de hissetmemize imkân tanıyan, şehir ressamı olmanın ötesinde "İstanbul ressamı olarak anılan ve kendine özgü tarzıyla ürettiği eserlerle yurt içinde ve dışında takdirler toplayan Selahattin Kara'ya, verildi.


1958 doğumlu ressam, Selahattin Kara, Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi. 1979-1984 yılları arasında resim öğretmenliği yaptı. 1984'den beri çalışmalarını İstanbul Ortaköy'deki atölyesinde sürdürüyor. Kara, 200'ün üstünde karma sergi ve 30 üzerinde kişisel sergi açan izlenimci (empresyonist) bir sanat insanıdır.

Ressam Selahattin Kara'nın resimlerinde mevsimin ışığı, tüm büyüsüyle öne çıkar. Hayran olduğu İstanbul'un güzelliklerini beynine kazımak için adım adım dolaşır, kare kare beyine nakşeder. İstanbul'un sokakları, boğaz ve mimarisi onu büyüler. Bu büyüleyici etki onun tuvallerinde renk olur, hava olur, su olur; sokak taşları, insanlar olur ve bize farklı bir İstanbul olarak geri döner. Tuvallerindeki renk oyunları, renk cümbüşü ve belli belirsiz siluetler onun algılama ve aktarımındaki olağanüstü farklılığı gözler önüne serer.

VEFA ÖDÜLÜ MERHUM NURETTİN TOPÇU'YA VERİLDİ

Vefa ödülü insanın var oluşunu sadece et, kemik, kan ve maddeden ibaret görmeyip ruhun derinliklerine inen, isyanın da bir ahlakı olduğunu ve bireyin toplumda bir ahlak nizamı çerçevesinde kendine yer edineceğini anlatan, bu millete Anadolu irfanının kıymetini ve düzen kurucu ahlakını kuşanmayı telkin eden, kadim İslam ve Türk tarihini, tasavvufu ve modern dönemdeki sosyolojik gerçekliğimizi tahlil eden eserleriyle merhum Nurettin Topçu'ya, verildi.


"Kendimiz dışında nereye koştuysak gurbette kaldık" der, 1909 doğumlu merhum Nurettin Topçu. İlk yazı denemelerini Bordo Lisesi'nde kaleme alır ve üye olduğu Sosyoloji Cemiyeti'ne gönderir. Moris Blondel'i bu lise döneminde tanır. Daha sonra mektuplaşırlar. Burada psikoloji sertifikasını verir. İki sene sonra Strazbourg'a geçer. Üniversitede felsefe tahsil eder. Ahlâk kurlarını tamamlar, sanat tarihi lisansı yapar.

Topçu'nun Avrupa'daki hayatı okul, ev, kütüphane çerçevesi içinde geçer. Topçu, Tasavvuf tarihçisi Luis Massignon ile tanışır. Dr. Adnan Adıvar'ın Türkçe dersi verdiği Masignon'a daha sonra bu dersi Topçu verecektir. Strazbourg'da doktorasını hazırlayan Topçu, Sorbon'a gider, doktorasını verir: "Conformisme et révolte". Bu üniversitede felsefe doktorası veren ilk Türk öğrencisidir. Bu tez Paris'te kitap halinde yayınlanır (Paris 1934). 1990 yılında da tıpkı baskısı Kültür Bakanlığı'nca Ankara'da yapılır. Fikri faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği'nde sürdürdü. 1975 Nisan'ında hastalandı. Hastalığının teşhisinde güçlük çekildi. Pankreas kanserine yakalandığı ameliyatta belli oldu. Topçu, 10 Temmuz 1975'te vefat etti. Fatih Camii'nde kılınan namazdan sonra Topkapı'da Kozlu kabristanına defnedildi.

1939'dan itibaren çeşitli aralıklarla yayımladığı Hareket dergisi ile bir dünya görüşü mücadelesini şuurla yürüttü. 1939-42 Hareket dergilerindeki yazılarıyla, ruhçu ve mistik düşünüşün felsefî temellerini araştırdı. Teknik ve makina medeniyetine duyulan şuursuz ihtirasın asrın insanını boğduğunu, bu yüzden kendi benliğinden uzaklaşan insanın kurtuluşunun ancak öz benine kavuşmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı. İnsan ruhunu demir pençeleriyle felce uğratan materyalizm, pozitivizm, sosyolojizm, pragmatizm akımlarına karşı çıkarken, akılcılığın bile ancak kalbîlikle değer kazanacağını belirtti. Kalb ahlâkı ve irade felsefesini ortaya koymaya yöneldi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN