Arama

Bitkiler tarihi anlatabilir mi?

İnsanlık varoluşundan bu yana yaşadığı her şeyi kayıt altına alma eğiliminde oldu. Keşfedilen coğrafyalar ve özellikleri de bu konuda başı çekti. İşte bunun sonucunda gelişen bitki ressamlığı bize yaşadığımız topraklarla ilgili gerçekleri anlatıyor… Zeytinburnu Belediyesi Yayınları’nın çıkardığı Z dergi bizi çiçekler eşliğinde bir tarih yolculuğuna çıkardı.

Bitkiler tarihi anlatabilir mi?
Yayınlanma Tarihi: 2.9.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 02.09.2017 18:06

Bir şehri tanımak, orada hakkıyla yaşamak için önce onun o kendine has sesini duymayı, kokusunu almayı, onu kavramayı öğrenmelisiniz. Çünkü şehir ve insan, tarih boyunca birbirini kesintisiz bir etkileşimle inşa eder… Zeytinburnu Belediyesi'nin Kültür-Sanat-Şehir yayınları arasından çıkan üç aylık dergi Z, ilk sayısında ortak hafızamızı harekete geçiren enstrümanlara yer vererek şehre her yönüyle yaklaşıyor. Dergi, bu sayısında bitki ressamlığı, bilimsel bitki illüstrasyonu olarak da anılan çok özel bir konu işledi. Bitki ressamlığı farmakognozi için sağladığı sağlam altyapı ile çok kıymetli veriler sunuyor. O yüzden tıp, farmakoloji, herbalizm gibi birçok alanı besleyen bir botanik konusu. Fakat bunun yanında kullanılan farklı teknikleri ile eşsiz bir sanat alanı. Aynı zamanda bitkilerin resmedilmesi insanlık tarihi ile de birlikte yol alıyor. Taşa, mermere, ahşaba kazınan; kumaşa, kilime, halıya işlenen; seramik üzerine sırlanan bitkiler; minyatür, resim, tezhib ve süsleme sanatlarına eşlik eden stilize ya da gerçekçi bitki çizimleri... Mehmet Bilgin, Gülnur Ekşi, Azade Akar gibi alanında uzman isimlerin makalelerinin yer aldığı bu arşivlik dev eserde kendi tarihimize dair pek çok gerçeği okuyup Anadolu tarihi boyunca bitki ressamı olarak anılan Ali en-Nakşibendi er Rakım, Şeyhülislam Veliyüddin Efendi, Levni gibi sanatçılar ve günümüz bitki ressamlığının kurallarını belirleyen Nebahat Yakar, Cahide Keskiner gibi ustaların da hikayelerine ulaştık. Başta İstanbul olmak üzere kendi coğrafyamızı tanımak, onun kokusunu duymak, yapısını anlamak ve ev sahipliği yaptığı sanatı inceleme fırsatı bulduk…

ÇİÇEK AŞKI İSLAM İLE BİR ARAYA GELDİ

Bilimsel bitki resminin Anadolu'da doğuşu ve gelişimi ve yeniden doğuşunu anlamak için farklı zaman dilimlerini doğru anlamak gerekir. Anadolu topraklarında Selçuklular ile birlikte İslâm benimsenmiştir. Gerek Selçuklularda gerekse Osmanlı İmparatorluğu döneminde görsel sanatlar dinî unsurlarla iç içe geçmiştir. Görsel sanatlarda karşımıza çıkan her bir motif İslâm felsefesinin unsurlarını barındırır. Bu felsefe bugün dünya genelinde imzamız hâline gelen kaligrafi, tezhip, minyatür, vitray, ebru gibi geleneksel Türk sanatlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Anadolu'da bitki çizimleri XVI. yüzyıl başlarına kadar daha çok stilize üslûpla hazırlanmıştır. XVI. yüzyılda Kanunî Sultan Süleyman'ın Muhibbî Dîvânı'nda yer alan gül, karanfil, sümbül, zambak, servi ağacı gibi bitkiler Kara Memi tarafından resmedilmiş yarı stilize üslûpla hazırlanan ilk bitki çizimleri olma özelliğini taşır. XVIII. yüzyılın önde gelen tezhip üstatlarından Ali Üsküdarî ise natüralist üslûpla bitki resimleri yapan en önemli isim. Eserleriyle bugünkü bilimsel bitki resminin Türkiye'deki temellerini attığı söyleniyor. Eserleri Kur'an-ı Kerim sayfalarını, kitap kapak ve sayfalarını süslemiştir. Natüralist üslûpta eserler hazırlayan bitki ressamlarına XVIII. yüzyılda 'çiçek ressamı' adı verilmiş ve bu dönem bitki çizimleri ise Türk rokokosu olarak adlandırılmıştır. Natüralist üslûp yerini, XX. yüzyılda Prof. Dr. Nebahat Yakar ile birlikte bilimsel üslûpla hazırlanan çizimlere bırakıyor. XXI. yüzyıla geldiğimizde Prof. Dr. Adil Güner, Türkiye'de bilimsel bitki resminin hak ettiği yere gelerek, bir meslek olarak benimsenmesi için çalışmalarına başladı.

GEÇMİŞİ İNSAN KADAR ESKİ

Dergide yer alan makaleleri şöyle bir karıştırdığımızda görüyoruz ki bitkileri resimlemenin kökeni insanlık tarihine dayanıyor. İnsanın doğayı tanıma ve tanımlayabilme ihtiyacından doğan bu sanat ile Antik Mısır, Roma, Yunan, Mezopotamya ve Uzak Doğu'da, zehirli bitkiler ve tedavi amacıyla kullanılan bitkilerin görsellerine, kimi zaman bir mağara duvarında, bazen de elyazması bir kitapta rast geliyoruz. İnsanlar bitkileri neredeyse 2 bin yıldan beri şaşırtıcı bir gerçekçilikte resmediyor. Rönesans ise bitki resimlerinin en gerçekçi seviyeye ulaştığı dönem. XIX. yüzyılın sonlarında fotoğraf makinesinin bulunmasıyla bitkileri hızla görüntüleyebilecek teknolojiye ulaşıldı ancak fotoğraflama teknolojisinin bugün geldiği nokta da dâhil olmak üzere, fotoğraf hiçbir dönemde bilimsel bitki resimleme geleneğinin yerini alabilecek bir alternatif olamadı. Zira bitkileri resimlemek, geçmişi yüzyıllara dayanan bir gelenekten fazlasını ifade ediyor; fotoğraf makinesiyle elde edilmesi mümkün olmayan bilgiyi gözler önüne seriyor.

İLK KİTAP İSTANBUL'DA YAZILDI

Bu konuda tarihte bilinen en eski elyazması M.S. I. yüzyılda Güney Anadolu'da, Adana civarında yaşamış olan Dioscorides'in 600 kadar tıbbî kullanımı olan bitkiyi kayıt altına aldığı De Materia Medica adlı eser. Ne yazık ki eserin orijinaline ulaşılamıyor. De Materia Medica'nın günümüzde bilinen ve anıt niteliğindeki en eski nüshası ise VI. yüzyılın başında Juliana Anicia'nin Juliana Anicia Codex of Dioscorides ya da diğer adıyla Codex Vindobonensis isimli nüshası. Bitkiler üzerine yazılan ve bitkilerin çizimlerinin yer aldığı en eski elyazması niteliğini taşıyan bu eserin Istanbul'da kaleme alındığı düşünülüyor! Eser, XVI. yüzyılda Kanunî Sultan Süleyman zamanında, Avusturya Kralı I. Ferdinand döneminde Osmanlı topraklarında botanik araştırmalar da yapan Büyükelçi Ogier Ghislain Busbecq aracılığıyla Viyana'ya götürülüyor. Nüsha şu an Viyana'da Nationalbibliothek'te muhafaza ediliyor. M.S. I. yüzyıldan bilinen bir diğer eser ise Elder Pliny'nin Natural History adlı kitabıdır.

STAR - CUMARTESİ

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN