Arama

Mağrur olma yaşam koçum senden büyük Allah var!

Dünyada ve Türkiye’de gün geçtikçe popüler bir kavram hâline gelen kişisel gelişim, kendi başına bir sektör haline geldi. İnsanların yaşamlarına dokunmayı hedefliyor gibi görünen kişisel gelişimcilerin, yarattıkları bu “kişisel gelişim ekonomisi”ni, Sabah Gazetesi’nden Göksun Göktaş yazdı.

Mağrur olma yaşam koçum senden büyük Allah var!
Yayınlanma Tarihi: 23.7.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 23.07.2017 17:29

En popüler, en mükemmel, 'en'ler 'en'i yaşam koçu Metin Hara'nın, ilişkisini kıskananlara soda içmelerini öğütlediği, röportajındaki kibir dozu yüksek sözleri, 'kişisel gelişimimiz kimlere emanet' dedirtti! Ruhani lider, ziyadesiyle nefsani çıkmıştı! Buradan hareketle 'evrenle kanka olanlar'ı ve 'Kişisel Gelişim'in gelişim sürecini mercek altına aldık

Mevzu 80'lerde, itinayla üretilip dünyaya servis edilmek üzere nurtopu gibi son model bir 'Amerikan rüyası' olarak kovboylar diyarında doğdu... 'Hep daha fazlasını isteyen, âlemden âleme akan, fakat nedense hiçbir âlemde sebat edemeyen' ruhuyla bağını koparmış modern zaman insanı, merkezine 'başarı takıntısı'nı koymuş yeni bir öğretiyle tanışıyordu. Az biraz psikoloji ilminden, hafiften binlerce yıllık mistik akımlardan cımbızlanarak alınan 'öğüt'lerle bezenecek bu melez akım sonraları neredeyse bir modern zaman dinine dönüşecekti. Adı 'Kişisel Gelişim'di. Adını Amerikalı babaları koymuştu, yaşını Allah versindi! Ama yok yok, ona da gerek kalmayacaktı, çok geçmeden bu yeni New Age dininin ve müttesiplerinin her işini 'evren' halledecekti nasıl olsa. Olay bir mesaja bakıyordu!


Kişisel gelişimin, "Hi! Bundan sonra içsel yolculuğunuz bana emanet, dünyadaki başarı rehberiniz benim, naystumityu' diyerek Türkiye'yle tanışması ise, birbiri ardına yayınlanan kitaplarla 80'lerin sonu, 90'ların başına denk geliyordu. Önceleri, motivasyon, zamanın doğru kullanılması gibi kimsenin faydalı olduğuna itiraz edemeyeceği ve psikoloji alanında uzman ellerden çıkan kitaplar geldi. Nüvit Osmay, Doğan Cüceloğlu gibi kişisel gelişimin bir nevi 'ak' cihetinde duran isimler bu alanda başı çekti. Sonra lisan, kültür ve ruh olarak her anlamda 'Amerikanca'dan Türkçeye çevrilen kitaplar fırtınalar estirecek, çok satanlar listelerinin baş sıralarına demir atacak, kitapçı reyonlarında en torpilli köşeleri kapacaktı. "Başarının 10 Formülü", "Mutlu Olmanın 20 Sırrı", "İçsel Huzurun 30 Basamağı" minvalinde rakamlarla kodlanarak, reçete kıvamında servis edilen kitaplarla, 'huzur kişisel gelişimdedir' dönemi başlıyordu.

GURURLU GURU
Geçen günlerde, son dönemin en havalı, kitapları en çok satan, seminerleri kursları en çok dolup taşan, 'en ruhani', Nişantaşı medyasının en parlak çocuğu, 'en'ler 'en'i kişisel gelişim gurularından Metin Hara'nın gönül meselesiyle çalkalandı memleket. Mevzunun otoritelerince dünyanın en güzel kadınlarından biri sayılan manken Adriana Lima'yla yelken açtığı aşk fakirin çenesini yordu haliyle. Hara takipçilerine öğütlediği üzere 'evrenden istemişti' ve evren Lima'yı paketleyip Hara'nın gönül CV'sine eklemişti. Hara'nın tabiriyle 'reklam aşkı' diyenler sodalarını içsinlerdi. Kıskananlar çatlasındı.
Kendisini tanıtan bültenlerde sürekli üstün kişiliğinden, ruhani güçlerinden dem vuran Hara verdiği bir mülakatta, milyonların ruhani gelişimini üstlenmiş bir 'guru'dan beklenmedik bir şekilde kibrin, yüksek egonun parlak örneklerini veriyordu. Güç ondaydı artık! Takipçilerinin, öğrencilerinin egolarını dizginlemek, onları süt liman, huzur dolu bir ruhani boyuta taşımak, o meşhur 'içsel barış'ın kapısını aralamak için yer yer tasavvufun mütevazı âleminden bile alıntılar yapan Hara, bir hırs küpü çıkmıştı! Peki, nasıl olmuştu da kişisel gelişimimiz Hara ve muadillerine kalmıştı?

TASAVVUF İHMAL EDİLDİ
"Zaten tasavvuf İslam dinini, kişisel gelişim sanatı programı haline getirme sanatıdır" diyen, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç mesleği gereği ruhani gelişim üzerine kafa yoran, kalem oynatan Türkiye'nin ve dünyanın tanıdığı isimlerden. Kılıç, kişisel gelişimin ehliyetsiz ellerde tavan yapmasını tasavvuf kültürünün önündeki engellere bağlıyor:
"Bu akımlar, aslında dinlerin ihmal ettiği bazı alanları doldurmaya çalışıyorlar. Mesela İslam dini içinde ahlaki ve kişisel gelişim yöntemleri bulunmakta. İnsanın kendini tanıma serüveni moderniteyle beraber ihmal edildi ve unutuldu. Özellikle emperyalist güçler, İslam'ı ideolojiye indiren radikal akımlar ve yine radikal laik akımlar tarafından İslam'ın mistik, tasavvuf yönüne darbe vurulmasıyla ister istemez İslam'ın sadece siyasi görüşleri ön plana çıktı. 'Kendimi tanımak istiyorum' diyen günümüz insanına bugünkü İslam'ın sunumu cevap veremez hale geldi. Tasavvuf geleneği ihmal edildi, unutuldu. Bu boşluğu da kişisel gelişim yöntemi uzmanı olduğunu iddia eden insanlar doldurmaya başladı."
Kılıç'a göre psikolojiden hareketle insanların kişisel gelişimine katkıda bulunanlarda bir sorun yok ama mesele 'ruhsal aydınlanma' iddiasına geldiğinde işin rengi değişiyor: "Tüm kişisel gelişim uzmanları yanlış yoldadır diyemeyiz. Sonuçta insanları huzurlu birey yapmak istiyorum' diyen birine 'yapma' diyemezsin. Ama olaya metafizik anlamlar yükleyerek, 'dinlerin ileri sürdüğü bazı aydınlanmaları sana kazandıracağım' gibi büyük iddialarda hareket edenlere soracağım büyük sorular vardır. Kişisel gelişimi dine, tasavvufa alternatif gibi sunan, yeni bir din gibi ortaya koyan kişiler var. Kişisel gelişime karşı değiliz. Sahtekârlığı eleştiriyoruz."

YOLUN SONU NARSİSİZM
Konu üzerine derinlemesine düşünen isimlerden biri de Kişisel Gelişim Zırvaları kitabının yazarı, psikoterapist Mustafa Gödeş. Psikoterapist, konunun önümüzdeki yıllarda insanları götürebileceği tehlikelinin altını çiziyor: "İnsanın çeşitli telkinlerle motive edilmesi tabii ki iyi bir şeydir. Ama bir kediye 'sen aslansın' deyip vahşi kurtlara saldırtmaya benzer doğru yapılmadığında. Hiçbir iş yapmayıp asalakça yaşayan insanların 'ben özelim, en iyisine layığım' diyerek ortada dolaştığını daha sık görürüz. Narsisistik kişilik bozukluğu önümüzdeki yıllarda dünyanın en önemli sorunlarından biri olacak."
Son söz, 2000'lerin ortasında patladığı dönemde ortalığı kasıp kavuran, özellikle gelenekten kopuk beyaz yakalı şehir insanına 'dua etmek' yerine 'evrenden isteme' pratiğini salık veren The Secret akımıyla ilgili vaktiyle yazdıklarıyla yazar Haşmet Babaoğlu'ndan gelsin: "Kitabı okuyunca 'canım bu kitap babaannemin duaları ve batıl inançları gibi bir şey' diyenler var. İyi niyetlerine rağmen özünde yanılıyorlar. Babaannelerimiz de kırk kez söylenenin gerçek olacağına inanırdı ama ne isterlerse Tanrı'dan isterlerdi. İnsan dua eder, diler, ister ama bütün dinlerde kesin uyarı şudur: Neyin gerçekten hayır neyin şer olduğu bilgisi ne evrene ne de insana aittir. ("Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır, sevdiğiniz bir şey de şerdir. Allah bilir de, siz bilmezsiniz." Bakara/216)"

SON TREND:
Outlook seminerleri
"Outlook bize hayatımızın bütün alanlarında daha aktif, daha başarılı, daha enerjik olma olanakları açan; özellikle kendimizi başarılı bulduğumuz ve tatmin olduğumuzu hissettiğimiz alanlarda ise daha geliştirici yollar keşfetmemize fırsat verecek bir seminerdir."
Vaatler tanıdık. Sözler aynı şablonda çıkma! Ama bu kez biraz daha gizemli. Yeni trend, ithal kişisel gelişim akımı Outlook seminerleri. Sistemin kurucusu Tony Wiseman. Dört günlük seminerlere katılanların dışarıya bilgi vermesi yasak. Dört günlük bedel 1500 TL. Üç aşamalı bir sistem. Outlook'tan sonra, Essence (Öz) semineri var. Son durak Summit (Zirve). Dışarı ser verip sır vermeyen metodu Türkiye'ye getiren isim Charlotte Gabay adında Türkiye'de yaşayan bir kişisel gelişimci. Son aşamada katılımcıları kırık camlar üzerinde yürüterek ruhsal gelişimi tamamlatıyor! Hayırlı olsun.

Kişisel gelişim artık sisteme hizmet ediyor
EMİNE TÜLİN ERİNÇ (NLP uzmanı)

NLP uzmanı, meseleye içeriden bir eleştirel bakış getirip, kişisel gelişimin geldiği noktayı anlatıyor:
"Bugün kişisel gelişim sadece insan egosuna hizmet etmiyor, onu sistemin istediği şekilde olmayı arzulamak üzere kodluyor. Yani insan egosuna mavi boncuk dağıtıyor ama esas gönlü sistemde. Sistemin de ruhumuzu önemsemediğini hepimiz biliyoruz. Bu oyunu artık bünyemizin kaldıramadığını ortaya çıkan verilerden görebiliyoruz. Türkiye'de son beş yılda antidepresan kullanımı yüzde 70 arttı."

Ruhani değil nefsani yollar bunlar
PROF. DR. MAHMUD EROL KILIÇ

(Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı Başkanı)
"Kişisel gelişim ekollerinde bu işi Kabala'ya dayandırarak yaptığını söyleyen de var, psikoloji ilmine dayandırdığını söyleyen de. Bu kişiler İslam toplumunda çalışıyorsa Mevlana der, Yunus Emre der... Aynı kişi Bulgaristan'da çalışıyorsa bir Bulgar mistiğinden bahseder, Almanya'daysa 'Goethe terapi' der yaptığına. Bunlar pazarlama taktiği. Bu bir yeniçağ dini, yeni bir din icadı. Dinin içerdiği, insanın her yönünü kuşatan noktaların sadece kişisel gelişim taraflarını çekip almak... Egoyu köpürtüyorlar, güçlendiriyorlar. Oysa tasavvufta nefsi köreltip ruhu güçlendirmek vardır. Kişisel gelişim ise ruhani değil nefsani. Ruhanilik kılıfı altında nefsaniliği besliyorlar. Bunu doğrudan söylemeseler de ruhani değil nefsani yollar bunlar."

Danışanım 'evren'den sağlık istedi, daha kötü duruma geldi
MUSTAFA GÖDEŞ

(Kişisel Gelişim Zırvaları kitabının yazarı, psikoterapist)
"Mevcut yasalar gereği psikoterapi yapabilme yetkisi iki meslek gurubuna verilmiş durumda. Psikiyatristler ve klinik psikoloji master'ı yapmış psikolog ve psikolojik danışmanlar. Ancak yaşam koçlarının, nefes terapistlerinin, hipnozcuların ofisleri her yerde. Sağlık bakanlığımız bu konu üzerinde çalışıyor. Bu işin tehlikelerine gelince, bir danışanım geldi ve 'Hocam iki sene önce bir kitap okumuştum. O kitapta hastalığın geçmesi için her gün bir deftere iki sayfa 'ben iyiyim, sağlıklıyım' yazmam tavsiye ediliyordu. Bu şekilde evrene gönderdiğim mesajın güçlü olacağı yazıyordu. İki yıl sonra onlarca defter bitirdim ve bir baktım ki ben daha da kötü durumdayım' diye anlattı. Bu trajikomik durum aslında her şeyi özetliyor. İnsanoğlu her şeye inanabilir. İnanç yargılanamaz. Ancak Nasrettin Hoca'nın dediği gibi önce eşeği sağlam kazığa bağlamak gerek. "

Herkes patron olmak zorunda mı?
HASAN UĞUR GÜR (Yazar)

Uzun süre kişisel gelişim kitapları okuyan genç yazar Hasan Uğur Gür, hayal kırıklıklarını Mişisel Gelişim kitabında anlatıyor:
"Herkes dört dörtlük değil. Bu dünyaya doğuştan sakat gelen insanlar da var. Kişisel gelişimin alanına girmiyor bu insanlar ne yazık ki. Ayrıca herkes patron olmak, dünyayı kasıp kavuran efsane adam olmak zorunda mı?"

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN