Arama

Köşkü sanat merkeziydi

Uluslararası değeri olan bir ressam olan Abdülmecid Efendi’nin 400’ün üzerinde eseri bulunduğu biliniyor. Bu eserler arasında yer alan “Avludaki Kadınlar” resminden yola çıkarak nü ressam demenin yanlış olacağını söyleyen sanat tarihçisi Ömer Faruk Şerifoğlu, resimlerinde siyasi ve kültürel mesajların öne çıktığını söylüyor. Tarihçi Ali Satan ise Paris’e gönderdiği Tarih Dersi/Nasihat protest tablosunun hikayesini anlattı.

Köşkü sanat merkeziydi
Yayınlanma Tarihi: 29.10.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 29.10.2017 15:02

Osmanlı'nın son döneminin önemli yapılarından biri olan Nakkaştepe'deki Abdülmecid Efendi Köşkü'nün kapıları "Kapı Çalana Açılır" sergisiyle halka açıldı. Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç Koleksiyonu'ndan oluşan sergi her ne kadar sessiz sedasız açılsa da kısa sürede ilgi odağı olmayı başardı ve ziyaret günleri dört günden altı güne çıkarıldı. 15. İstanbul Bienali'ne eş zamanlı olarak açılan serginin bu kadar konuşulmasının iki nedeni vardı: Birincisi halkın ziyaretine açılan köşk, ikincisi ise Türkiye'de sergideki eserler.

Osmanlı hanedanından Nilhan Osmanoğlu sosyal medya hesabından sergideki nü eserler için 'rezalet' yorumu yapması üzerine köşkün kapısına bir grup dayanarak eserlere zarar vermek istedi. Protestonun bu şeklini 'kaba' bulsalar da bir kesim tepkiye sebep olan çıplak heykelleri eleştirmekten geri durmadı. Sergideki eserleri sanatsal olarak çok kıymetli bulan diğer kesim ise Abdülmecid Efendi'nin de nü tablolar yapan bir ressam olduğu söyleyerek "Avludaki Kadınlar" isimli tablosunu örnek gösterdi. Peki "Kapı Çalana Açılır" sergisiyle yeniden gündeme gelen son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi nasıl bir ressamdı? Uzun yıllardır kapısı kilitli tutulan bu köşkün hikayesi neydi? Bu soruların peşine düştük.

İLK SERGİ 12 YIL ÖNCE AÇILDI

Öncelikle Abdülmecid köşkünde açılan aslında ilk sergi "Kapı Çalana Açılır" sergisi olmadığını öğrendik. Bu görkemli mekanda daha önce Yapı Kredi Bankası'nın kuruluşunun 60. Yılı nedeniyle 2004 yılında Abdülmecid Efendi'nin tablolarının yer aldığı "Abdülmecid Efendi Resim Sergisi" açılmış. Abdülmecid Efendi'nin vefatından sonra eserleri ilk kez 1986 yılında Şişli Beymen Sanat Galerisi'nde daha sonra ise 1993 ve 1998'de Dolmabahçe Sarayı Müzesi'nde sergilendiğini dile getiren Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarından yazar Ali Satan, veliahdın, 2004 yılında ise önce Dolmabahçe Sarayı'nda daha sonra da Abdülmecid Efendi Köşkü'nde bu eserlerin sergilendiğini öğreniyoruz. Köşkteki sergide son halifenin 35 yağlıboya tablosu ve 25 deseni yer almış. Sergilenen tablolar arasında üstelik nü resmi "Avludaki Kadınlar" tablosu da yer almış. Bu sergideki tablolar ve Abdülmecid'in resme olan ilgisini anlatan bir de Hanedandan Bir Ressam: Abdülmecid Efendi adlı kitap katalog basılmış.


Bu kitabın editörlüğünü yapan sanat tarihçi Ömer Faruk Şerifoğlu'yla Abdülmecid Efendi'nin "Avludaki Kadınlar" adlı çalışmasından yola çıkarak resimlerini konuştuk. Son halifeye nü ressam demenin öncelikle doğru olamayacağını belirten Şerifoğlu, Abdülmecid'in yurt içinde ve dışında pek çok sergiye katıldığını ama bu resmini sergilemediğine de dikkat çekiyor.

YURT DIŞINDAKİ RESİMLERİ KAYIP

Şerifoğlu son halifenin ressamlığıyla ilgili de şunları söylüyor: " Büyük ve iddialı işlere imza atmıştır. Padişah ve devrinin aydınlarının portrelerini yapmıştır. Yaptığı tablolarda ellerde sorun olduğunu görürüz ve bu yüzden insan anatomisi en çok da el üzerine eskizleri bulunmaktadır. Resimlerine zaman zaman başka sanatçıların da yardım ettiğini ve Abdülmecid'in de bazı eserlerinde ünlü batılı ressamların eserlerinden etkilendiğini görüyoruz. Abdülmecid bugün yurt dışında katıldığı sergilerden de yola çıkarak uluslararası bir değeri olan ressamımız diyebiliriz. Yaptığı bazı resimlerde ise siyasi ve kültürel mesajlar dikkat çekiyor. Ayrıca yurt dışında 22 yıl boyunca resim yaptığını biliyoruz ama bu tablolar hakkında bir bilgimiz yok. "

TARİH DERSİ TABLOSU PARİS'E GİDER

Son Halife: Abdülmecid Efendi kitabının yazarı tarihçi Ali Satan ise katıldığı sergiler ve yaptığı eserlerle ilgili bize şunu söylüyor:

"Abdülmecid Efendi üretken bir ressam olarak 400'ün üzerinde tabloya imza atmış ve birçok sergiye katılmıştır.1886-1888 yılları arasında Abdülmecid Efendi, kimi eserlerini Atina Güzel Sanatlar Fakültesi'nin heykel eğitmeni Georges Broutos'a gönderir. Eserleri 1914 Paris Salon Sergisi'nde yer alır. Sürgün yıllarında da Avrupa'da önemli sergilere katıldığını biliyoruz. 1924'te Nice'deki Massena Müzesi Sergisi'nin ardından 1928'de Paris Salon Sergisi'nde yer alan Abdülmecid Efendi 1944'e kadar tüm Paris Sonbahar Sergileri'nde tablolarını bulundurmuştur. Abdülmecid Efendi'nin "Tarih Dersi/Nasihat" başlıklı resminde bir Rumeli haritası önünde biri kız iki çocuğu resmetmiştir. Bu çocuklar kendi çocuklarıdır. Resim Balkan Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin büyük toprak kaybına uğradığı 1912'de yapılmıştır. Abdülmecid Efendi bu tablosunda vatan topraklarının kaybına tepkisini dile getirmiştir. 2. Meşrutiyetten sonra etkisiz hale gelen hanedan üyelerinin kaybedilen vatan topraklarına itirazı olarak bu tabloyu yorumlayabiliriz. Abdulmecid Efendi bu tablosunu 1914 yılında Paris Sergi salonuna göndermiş ve resmin altına da şu beyti düşmüştür: "Unut felaket-i şahsiyenin müsebbinini/ Fakat hakareti affetme valide-i vatana" Bu tablo ve Paris sergisinde oluşturulan bu beyit Osmanlı Devleti'nin Bakan Harbi'nde uluslararası camianın Osmanlı karşıtı siyasetlerini unutmayacağının dünya kamuoyunda dile getirmesi olarak yorumlanabilir."

Ressam Abdülmecid'in bir diğer siyasi mesaj içerikli çalışmasının da "Ben büyüyeyim de" isimli resmi olduğunu dile getiren Satan, "Tablonun ismi şair Faik Ali'nin aynı isimli o dönemdeki meşhur şiiridir" diyor.


Abdülmecid Efendi'nin oğlunu resmettiği tablosu

10 YIL CENAZESİ CAMİDE BEKLETİLİYOR

Tabloları yurt dışında sergilerde yer alan iyi bir ressam, iyi bir müzisyen olan sanata ve edebiyata olan ilgisiyle tanınan Abdülmecid Efendi'nin entelektüel etkinlikleri çok yönlüdür. Hem Türk hem Avrupalı yazarları yakından izlediği ve zengin bir kitap koleksiyonu olduğu biliniyor. Bugün Dolmabahçe Sarayı'nda olan bu kitaplıkta çok sayıda yazarından imzalı kitap var.


Abdülmecid Efendi'nin kızı Dürrüşehvar Sultan. Tuval üzerine yağlıboya (Milli Saraylar Resim Koleksiyonu).

MEDİNE'YE GÖMÜLÜYOR

Tarih yazarı ve akademisyen Ali Satan Abdülmecid'i şöyle anlatıyor:

"Son veliaht olmasına rağmen padişah olamamış. Vahideddin öldürülme korkusuyla İstanbul'dan ayrıldıktan sonra, halifeliği lüzumlu gören Ankara hükümeti 1922 yılında TBMM'de yaptığı oylamayla halifeliğe Abdülmecid seçilmiş ve bu zincirin son halkası olarak 1924'e kadar halife olarak kalmıştır. Daha sonra tüm Osmanlı hanedanlarıyla birlikte yurt dışına sürgün edilen Abdülmecid 22 yıl Avrupa'da yaşamış. 1944 yılında Paris'te vefat etmiştir. Vasiyetinde İstanbul'a gömülmek istediğini söyleyen son halifenin cenazesi 10 yıl boyunca tabutun içinde Paris Camii'nde bekletilmiş ancak yapılan tüm görüşmelere rağmen cenazesi İstanbul'a getirilmeyince 1954 yılında özel izinle Medine'de Cennetül Beka'ya gömülmüştür. Burada yatan tek Osmanlı hanedanı olduğu bilinmektedir."


Abdülmecid'in efelerin oyununu resmettiği tablosu

SATILIĞA ÇIKARIR PARASINI ALAMAZ

Yeni Şafak'ın haberine göre, Abdülmecid bu köşkü satmak için 22 yıl uğraşır vefatından iki yıl önce satılır ancak parasını banka bloke eder ve alamaz. Tarihçi yazar Ali Satan, "Halifenin İstanbul'daki köşkünün satış işlemleri hayatının sonuna kadar devam etti. İstanbul Vilayeti Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğü'nün 22 Eylül 1943 tarihli yazısına göre köşkün satışı gerçekleşmiş ve Abdülmecid Efendi'ye 47 bin 978 lira 29 kuruş ödenmesi için muhasebe müdürlüğüne talimat verilmiştir. Ancak parayı almaya giden görevliden Abdülmecid Efendi'nin hayatta olduğunu gösteren bir belge istendi ve bu belgeyle ilgili yazışmalar tam 7 ay sürdü. İkinci Dünya Savaşının sürdüğü bu yıllarda belge geldikten sonra da para Abdülmecid'e ödenmemiş ve Merkez Bankası'nda bloke edilmişti. Yapılan yazışmalara rağmen paranın transferine izin verilmez. Abdülmecid Efendi 20 yıldır satmaya çalıştığı köşkün parası alamadan vefat eder."


Abdülmecid Efendi, Dolmabahçe Sarayı'nın birinci katında, selamlık bölümünde yer alan kütüphanesi

YAZARLARI KÖŞKÜNDE AĞIRLARDI

Bugün bir sergiyle ilk kez kapılarını halka açan köşkte dönemin sanat ve edebiyatçılarını ağırlayan Abdülmecid Efendi şehzadeliği döneminde yazları bu köşkte yaşamış. Abdülhamid'in hediye ettiği bu köşkte devrin önemli sanatçı ve yazarlarına davet veren Abdülmecid Efendi, 1916 yılında Abdülhak Hamid'in Finten piyesi kitap olarak çıktığında köşkte bir davet verdiği anlatılır. Bu davette kızı Dürrüşehvar Sultan altından yapılmış "Finten" yazılı kravat iğnesi dağıtır. Abdülmecid Efendi'nin 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasından sonra İstanbul Defterdarlığı'na geçen köşk, 1980'li yıllarda Yapı Kredi Bankası'nın kurucusu Kazım Taşkent tarafından satın alınmış ve daha sonra Koç Topluluğuna devrolunmuştur. 1985'te rövele çalışmalarını başlattıkları köşkün restorasyonunu 1987-1995 yılları arasında yapan Mimar Sinan Genim yaptı. Genim, şunları paylaştı: "Tüm eşyası, avizeleri, tabloları, aynaları ve diğerleri yok olmuş çeşitli yerlere dağıtılmış. Zaten görsel ve yazılı bir envanter olmadığı için nelerin kaybolduğu meçhul. Yer yer ayna veya tablo asmaya yarayan kancalar geçmişte bu yapıda çok sayıda tablo bulunduğunu gösteriyor."


KIZI GİZLİCE İSTANBUL'A GELDİ AMA HABER YAPILAMADI

Abdülmecid Efendi'nin vasiyeti İstanbul'da gömülmek olduğu için çocukları bu vasiyete uymayı istedi. Geçici olarak caminin bir odasına konulan Abdülmecid Efendi'nin naaşını İstanbul'a getirmek için evlenip Hindistan'a yerleşen kızı Dürrüşehvar Sultan hanedan üyelerinin Türkiye'ye girişi yasak olduğu halde 'Haydarabad Prensesi' sıfatıyla İstanbul'a geldiğini ve dönemin Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ile 22 Şubat 1945'te Savarona Yatı'nda öğle yemeğinde buluştuğunu söyleyen Ali Satan, hem İstanbul'da hem de Ankara'da iki kez gerçekleşen bu görüşmenin gizli kalması için o dönemde hükümet tarafından gazetelere bu haberin yayınlanmaması için mektupla bir talimat gönderildiğini belirterek şu bilgileri verdi:


Abdülmecid Efendi Şişli Atölyesi'nde: 1917'de muhtemelen kendisinin teşvikleri ve Enver Paşa'nın emriyle Şişli'de kurulan resim atölyesinde, askeri kompozisyonlar gerçekleştirilmiş ve burada, İbrahim Çallı, Namık İsmail, Sami Yetik gibi isimler de çalışmıştır

"Bu istek aile tarafından üç kez daha yenilendi fakat sonuç alınamadı. Abdülmecid Efendi'nin cenazesinin bulunduğu Paris Camii'nin heyeti 10 yılın sonunda aileye müracaat ederek cenazeyi almalarını ister. Bunun üzerine Prenses Darüşehvar'ın kayınpederi Haydarabad Nizamı, cenazenin Medine'ye defnedilmesini arzu etti ve bu arzusunu Hindistan Başbakanına bildirdi. Hindistan hükümeti bu talebi Suudi Arabistan hükümetine ileterek resmi müsaade aldı. Bu arada ailenin kararının meclise iletildiğiyle ilgili Türkiye'den de cevap geldi. Ancak bu karara Kırşehir Mebusu Amiral Rifat Özdeş itiraz etti. Bu durumda kararın mecliste oylamaya gitmesi gerekiyordu ancak seçime gidildiği için bu kararın meclisten geçmesi mümkün değildi. Bu durumu öğrenen aile Abdülmecid'in naaşını Medine'ye götürdü."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN