Van Gölü'nde dört tane ada var. Bunlar Akdamar, Kuş, Adır ve Çarpanak'dır. Tarihi ve turistik özellikleri bulunan adalar, 1990 yılında sit alanı ilan edildi. Van'ın Gevaş ilçesinde, kıyından 4 km uazaklıktaki Akdamar Adası, barındırdığı efsaneyle bu adalar arasında en çok bilinenlerinden. Etrafı badem ağaçlarıyla çevrili olan ada, Orta Çağ Ermeni sanatını yansıtıyor. Orta Asya Türk sanatının da yoğun etkilerini gösteren ada da 9. ve 10. yüzyıl Abbasi Sanatı'nın etkilerini görmek de mümkün. Adanın güneydoğusuna kurulmuş olan kilise, Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından 915-921 yılları arasında Keşiş Manuel'e yaptırıldı. Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki jamaton 1763 tarihinde; güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edildi. Kiliseyi yaptırmalarının amacının, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van'a getirilen 'Gerçek Haç'ın bir parçasını orada muhafaza etmek olduğu söylenir. Tarihçiler, Ermeni Kralı I. Gagik'in bu kiliseyi yaptırmak için pek çok yerden mimar ve usta getirdiğini söylüyor. Ermeni halk için hac merkezi olarak kabul edilen Akdamar Kilisesi, 2007 yılında restore edilip 95 yıl aradan sonra 2010 yılında tekrar ayine açıldı. Ermeniler, bu kiliseyi ziyaret etmeyi, dini bir vecibe olarak görüp, kutsal yerlerden biri olarak kabul eder. Bu nedenle, inanç turizmi açısından çok büyük bir potansiyel oluşturuyor. Akdamar Adası'nın ismiyle ilgili de bir efsane var. Bu efsane ise güzelliğiyle dillere destan Tamar ile onun için Van Gölü'nde canını veren genç çobanla ilgili. Zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin, güzelliği dillere destan Tamar adında bir kızı vardı. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç, Tamar'a âşık oldu. Genç çoban, Tamar'la buluşmak için her gece adaya yüzerdi. Tamar ise her gece, karanlıkta yerini belli etmek için onu bir fenerle beklerdi. Bu durumu öğrenen baş kesiş, fırtınalı bir gecede, elindeki fenerle adanın kıyısına indi ve sürekli yer değiştirerek gencin sürekli yüzüp gücünü yitirmesine sebep oldu. Gücünü yitirip yorulan genç çoban, boğuldu. Boğulmadan önceyse son nefesiyle 'Ah Tamar!' diye haykırdı. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bıraktı. O günden sonra ada, Ah Tamar! ismi ile anılmaya başlandı.